Dolar 32,5119
Euro 34,9417
Altın 2.434,71
BİST 9.795,47
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Erzurum 23°C
Az Bulutlu
Erzurum
23°C
Az Bulutlu
Cum 21°C
Cts 22°C
Paz 21°C
Pts 20°C

BEN ETTİM, SEN ETME DADAŞ!

BEN ETTİM, SEN ETME DADAŞ!
17 Nisan 2017 11:41
GÖZLERİMDEN düşüncelerimden, düşüyor ve kayboluyor zaman.
Bir zamansızlık içinde gözlerimde, düşüncelerimde “Erzurum’un gelecek endişesi” beliriyor.
Bu “gelecek endişeleri” içimi çepeçevre kuşatırken, Erzurum’un neler kaybetmekte olduğunu anlıyorum.
Bin an gelecek telaşına düşüp, gelecekte neler olacağını düşünüyorum.
Geleceğimizi kurtarmak adına, kendimizi kapatmışız hayata, hiç aklımıza gelmiyor “geçmişimiz…”
“Geçmişi olmayanın, geleceğinin de olmayacağı” fikrini hiç düşünmüyoruz…
“Geçmişini bilmeyenin, geleceğini de bilemeyeceği” akıllara gelmiyor…
Ah Erzurum, canım Erzurum, güzel Erzurum…
Kahraman, şanlı, dadaş Erzurum…
Demekten kendimizi alamıyoruz.
Şehrin dört kapısında, “şehit” diye kazılan, tarihin sayfalarında yazdığı “destanları” ile anılan, “vatandan alacaklı” şehir imzası atılan, yüce Erzurum.
Kanla yıkanmış, fedakârlıklarla süslenmiş, şu taşın toprağın dile gelseydi de, insanlığı, anlamayanlara anlatsaydın.
İnsanlık nedir, kardeşlik nedir, fedakârlık nedir, cefakârlık nedir?
Uğruna canını veren o muhteşem şehitlerin kalksaydı da, anlatsalardı.
Erzurum’a, vatana, bayrağa olan sevdalarını, şahadetlerini bilselerdi.
Erzurumluyu ayakta tutan “ruhun” nasıl bağrında yaşadığını hissetselerdi.
Erzurum’un o mahzun kaderi, Rus işgaliyle başlar, Ermeni çetelerinin yaptıklarıyla da, en acımasız noktaya ulaşır.
Sokaklarında kardeşlik ve iyilik kokan Erzurum’a, önce ekmeğimizi yiyen Ermeniler nankörlük, kahpelik ederler.
Sonra Ermeni çeteleri gelir, daha sonra Ruslar.
Kahpe planları, kinle beslenen beyinleriyle dolaşır.
Erzurum sokaklarında.
Sinsice ve kalleşçe davranmaya, bölüp, parçalamaya, paylaşmaya çalışırlar.
Fitne ve fesadı sokmaya uğraşırlar.
İşte Erzurum’un imtihanı o zaman başlar.
Cesareti ve sabrı, o zaman taşar.
Eli kazma, kürek, balta tutan, bayrama koşar gibi koşar.
Şehri dört bir taraftan müdafaa eder.
“Vatan söz konusu” der, düşmanın gücüne, silahına karşı “yüreğini” koyar.
Bu toprakları “candan aciz can” sayar.
Uğruna canını, malını ve kanını, gözlerini kırpmadan verir.
Çünkü onların ideallerinde, düşüncelerinde, ruhlarında yaşamak değil, ölmek vardır.
Her daim, “Vatan için” ölümü seçmişlerdir.
Türk varlığını korumak için, çilelere talip olmuşlardır.
Erzurum tarihin de, ben değil, biz yazılıdır.
Her yürekte “vatan” yazılıdır.
Geçmişi hatırlatmak, insanın yüreğini, sinesini acıtır.
Çekilen çileler, maruz kaldığı zulüm, açlık, sefalet insanın her bir hücresini harekete geçirir.
İşte o an sahip olduğu “asil ruh” ortaya çıkar.
Coşar, sel olur, taşar dadaş.
Mümkün mü bu şanlı geçmişi düşünüp de duyarsız kalmak.
Mümkün mü dar da olana yetişip de, ileri atılmamak.
Erzurum’un destanlarını hissedip de, yürekten acısını yaşamamak.
Erzurum da binlerce dadaş şehit verildiyse, binlerce dadaş doğar denmiştir.
Ve o dadaşlar “kır atlarına” binip, Kars kapıdan “fani âleme” gitmiştir.
O dadaşların içinde zerre kadar kötülük, korkaklık, cimrilik, miskinlik, duygusallık, kalleşlik olmamıştır.
O dadaşlar düşmanını, hasmını, arkadan hiç vurmamıştır.
Gücünü, silahını, kolay kolay kullanmamıştır.
Ama tabancasını kılıfından, hançerini kılıfından çıkarmak durumunda kaldığı an, ne düşmanının, ne de hasmının kurtuluşu da olmamıştır.
Şair dizelerinde; Dadaş’ı kalleşçe pusuya düşürmek isteyen düşmanlarını, dadaşın nasıl cezalandırdığını, ne de güzel anlatır.
Dediler “davranma düştün kapana”
“Ya çek bıçağını, ya gel âmâna”
Dedim ki “dadaşı doğuran ana”
“Taşır mı karnında eğilecek baş”
***
Öldün mü bilmem ki kaldın mı diri,
Kanla temizlendi elimin kiri,
Koyu karanlıkta kaykıldı biri,
Dedi ki “ Ben ettim sen etme dadaş”
O ruh o kadar işlemiş ki dadaşıma, yaralı haldeyken hiçbir cepheyi terk etmemiş, tedaviyi de kabul etmemişlerdir.
Coğrafyası, stratejik konumu, sert iklim şartları yanında, bu bölgede yoğunlaşan tarihsel olayların, kahramanlık destanlarının ve göreneklerin potasında biçimlenen bu ruh asaleti, her Erzurumlunun damarlarındaki “asil kanda” vardır.
Cumhuriyetimizin temellerinin atıldığı bu şehirde, her türlü tehdide yönelik verilecek cevap, her zaman saklıdır.
YORUMLAR

  1. erdin polat dedi ki:

    Atilla Ağabeyi kalemine, yüreğine sağlık.
    gönül dolusu selam ve muhabbetlerimi gönderiyorum.