Dolar 32,4494
Euro 35,0400
Altın 2.324,05
BİST 9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Erzurum 5°C
Az Bulutlu
Erzurum
5°C
Az Bulutlu
Çar 10°C
Per 12°C
Cum 11°C
Cts 12°C

DEMİREL’İN ELİNİ NEDEN ÖPTÜM!

DEMİREL’İN ELİNİ NEDEN ÖPTÜM!
10 Haziran 2020 19:40 | Son Güncellenme: 10 Haziran 2020 23:17

GEÇTİĞİMİZ günlerde, hani Vali Okay Memiş, şehrin “İki Mehmet’i”nden birisini, Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen’i bir yanına, Ak Parti İl Başkanı Mehmet Emin Öz’ü de diğer yanına almış, basın mensuplarına; yapımı yılan hikayesine dönen havalimanı ile ilgili açıklamalara yapmıştı da, o açıklamanın ardından konuyla ilgili olarak “Vali Bey’e sahip çıkmıyorum” başlığıyla bir yazı yazmış, yazımda Erzurum’daki sivil toplum kuruluş (STK) temsilcilerinin sırtlarına vurulmuş, altından kalkılması zor ağır yüke, kambur gibi vebale dikkat çekmiştim ya…

*

Yıllarca Erzurum’da Ticaret Borsası Başkanlığı yapmış, son zamanlarında yapılan eleştirilerin dozu artınca, “ben artık aday değilim” deyip kenara çekilmiş, dolayısıyla “gelen gideni aratır” veciz sözünün bir kez daha tecelli etmesine sebebiyet vermiş sevgili Hakkı Hınıslıoğlu yazının altına yorum yazmış, bana da, “o günleri hatırlarsın” tembihi yapmaktan geri durmamıştı.

*

Hakkı ağabeyinin yorumuna verdiğim cevapta; bir yazı yazacağımı, dışarıdan Erzurum Ticaret Borsası’na müşavirlik ve danışmanlık hizmeti verdiğim dönemde gördüklerimi, yaşadıklarımı kaleme alacağımı söylemiş, söz vermiştim.

Bugün o sözümü yerine getiriyorum.

*

Bundan deyin ki 20 yıl önce, iki binli yılların başı, belki 1999’un son ayları da olabilir; Erzurum Ticaret Borsası (ETB) ile bir anlaşma yaptık.

Bir yanda ETB Yönetim Kurulu Başkanı Hakkı Hınıslıoğlu, diğer yanda Meclis Başkanı, dünya tatlısı, gönül adamı, sonraki yıllarda kaybettiğimiz, o günden beri yeri boş kalan ve dolmayan, dolması da mümkün gözükmeyen Kıyasettin Yüksel ile bir haber dergisi yayınlamak, ayrıca basın konularında kendilerine yardımcı olmak amacıyla kavilleştik.

*

O günleri hatırlayanların aklına “Borsa 2000” dergisi mutlaka gelecektir.

Dergi, kitap, mecmua ve benzeri yayınlar konusunda “paha biçilmez” bir koleksiyona sahip olan değerli insan, bir başka gönül adamı Naci Elmalı ağabeyinin arşivinde yer aldığını bildiğim Borsa 2000 Dergisi, Erzurum ölçeğinde tekti, rakibi yoktu, hatta zaman içinde ülke genelindeki borsalara örnek olmuş, kıskanılmış, taklit edilmeye çalışılmış bir yayın organıydı.

*

Yanılmıyorsam 20 sayı çıktık. Bu, 20 ay, bir diğer ifadeyle bir buçuk yılı aşkın süre demek.

*

ETB Meclis Başkan’ı Kıyasettin Yüksel, aslen Karayazılı, hayvancılıkla uğraşan bir tüccar, yıllarca Erzurumspor Kulüp Başkanlığı yapmış entelektüel birikime sahip, özellikle spor camiası tarafından çok iyi bilinen, cana yakın, mütevazi bir gönül adamıydı.

*

Bugün normalde “unutulmazlar” arasında olması gerekirken “unutulanlar” sınıfına dahil ettiğimiz, aklımıza getirmediğimiz namı diğer Karayazılı Kara Niyazi’nin oğlu Kıyasettin Yüksel çizgisinde bir ikinci insan o bölgeden daha çıkar mı, çok da zannetmiyorum.

*

İşte o güzel insanla birlikte çalışmış, Hakkı ağabeyi ve yönetim kurulu üyeleri ile memleket meseleleri üzerinde kafa yormuş, Erzurum’un sosyal ve ekonomik yönden tanıtımına ciddi katkılar yapmış insanlar olarak, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile görüşmek üzere Ankara’ya gitmiştik.

Ben de basın danışmanı olarak grubun içindeydim.

*

Lafı uzatmayayım, Çankaya Köşkü’ne vardık ve anılan saatte görüşme yapacağımız salonun kapısında, Türkiye Cumhuriyeti’nin 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından karşılanarak içeri buyur edildik.

*

O gün kaç kişiydik, tam hatırlamıyorum ama, kuyruğun en sonundaydım. Herkes içeri rahmetli Demirel’in elini öperek girmişti. Ben el öpmemekte kararlıydım, öyle de yaptım; sadece tokalaşarak salona girdim.

*

Bir uzun toplantı masası, en başında Demirel, bizler de sağlı-sollu sıralanarak oturduk.

Hoş beş faslından sonra Cumhurbaşkanı, Kıyasettin ağabeyiye döndü, “Kar’a Niyazi nasıl?” diyerek, o günlerde hayatta olan babasını ve sağlığını sordu.

*

İnanılmaz, Allah vergisi bir hafızaya sahip olan Süleyman Demirel’in bu özelliğini bildiğimizden, Kara Niyazi sorusu bize, bana çok da anormal gelmedi.

*

Kıyasettin ağabeyi, babasının durumunu anlattı, selamlarını iletti, sonra da Demirel’in “Anlat bakalım, Erzurum’da ne var, ne yok” sözünden hareketle, önceden söylemeyi planladığı konuları dillendirmeye başladı.

*

PKK terörü herkesin, hepimizin malumu.

Bugün olduğu gibi, o günlerde de devlet, teröre karşı bazı önlemler almış, hayata geçirmiş, özellikle Elazığ ve Tunceli başta olmak üzere değişik illerden hayvan otlatmak amacıyla Erzurum’a, Erzurum yaylalarına gelmek isteyen göçerlere izin vermemiş, yasak koymuştu.

*

Köylü bu yasaktan hiç hoşnut değildi, kaldırılmasını istiyordu. Kıyasettin ağabeyinin talebi de bu yöndeydi…

Demirel birden söze girdi, “hangi ilçelerde yasak var?” diye sordu!

*

Yasak kapsamına giren ilçeler belliydi, “Karayazı, Tekman, Hınıs, Karaçoban” o ilçelerden birkaçıydı. Kıyasettin Yüksel bunları saydı ve durdu.

*

İşte tam o sırada beni abandone eden, sersemleten, hayrete düşüren, “yok artık bu kadarı da fazla” dedirten soru çıktı Demirel’in ağzından:

“Çat yasak kapsamında değil mi?”

İnanmamıştım.

*

Erzurum’un toplamda 20 ilçesi var.

“Ben Erzurumluyum” diyen kim varsa, “şu ilçeleri bir sayın” dense, bir de konum belirtmeleri istense, çoğu kimse billahi bilemez, sayamaz, kekeler, sağdan-soldan yardım bekler.

*

Ama rahmetle Demirel, Erzurum’un bir Çat içesi olduğunu, o ilçenin de yasak kapsamına girmesi gereken bölgede bulunduğunu biliyor, “neden o ilçeyi saymadın, yoksa orada yasak yok mu?” diye soruyordu.

*

Belki size yazdıklarım anormal gelebilir, ama ben inanılmaz etkilenmiş, içten içe kendisine alkışlarımı göndermiş, ayrılırken “o insanın, o devlet adamının eli öpülür” diyerek, bu defa Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in elini isteyerek öpmüştüm.

*

Dünün Erzurum’undaki sivil toplum örgütleri, siyasi parti yöneticileri ve hatta bürokratları böyleydi, iyi-kötü sorumluluk sahibiydiler, gönülleri millet için, memleket için atıyordu, kimse ufak hesaplar peşinde değildi.

Genelde böyleydiler…

Şimdi de gördüğünüz, gördüğümüz gibiler.

Hatırlatayım istedim.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.