ERZURUM, SAHİPSİZ KÖY MÜDÜR?

MUM yanar, dibine ışık vermez!

***

Bu sözün doğruluğu, son Avrupa Gençler Olimpik Kış Oyunları’nda (EYOF) bir kez daha hem test ve hem de tescil edildi.

***

Şimdiye kadar çok konuşulan ve tartışılan EYOF ile ilgili olarak, artık bir şey söylemenin hiç de yararının olmayacağı herkesin malumu.

***

Ben, izniniz olursa, deminki özdeyişten hareketle Erzurum insanının haklarının nasıl gasp edildiğine, değerlerinin nasıl görmezden gelindiğine dikkati çekmek istiyorum.

***

EYOF açılış törenini, kimileri üşenmeyip, soğuğa aldırış etmeden, “ulaşım engelleri”ni de aşarak Cemal Gürsel Stadı’nda izledi.

Kimileri de ekranları başında programı takip etti.

***

Herkes gibi, ben de en çok işin magazin boyutuna odaklanmıştım!

***

2011 Üniversite Kış Oyunları’nın açılış törenini de hafızasına kaydetmiş birisi olarak, EYOF ile ilgili olarak kimler, nasıl bir açılış programı düzenlemişti?

Merak ediyordum açıkcası.

***

Programı baştan-sona izledim, izledikçe şaşkına döndüm, üzüldüm, adeta kahroldum.

***

Bir sahne ya da koca bir platform vardı Cemal Gürsel’in orta yerinde.

***

Üzerinde garip kostümlü birileri, saçma sapan bir müzik eşliğinde, bir o yana, bir bu yana koşuyor, zıplıyor, akrobasi hareketleri yapıyordu, biz de seyrediyorduk.

***

Adına “gösteri” dedikleri, “yamyam dansından farksız” karmaşayı izlerken, aklımı zorluyor, yapılanlar için, kendime göre mantıklı bir izah yapmaya çalışıyor, yapamıyor, sonuçta bunu “sanatsal anlamda yetersizliğime” bağlıyor ve “modern sanat dedikleri galiba bu olsa gerek” diyerek, işin içinden sıyrılmaya çalışıyordum.

***

Sonradan öğreniyorum ki, o anlamsız gösteri, uçaklarla Erzurum’a taşınan Ukraynalı dansçıların eseriymiş!!!

***

Erzurum’daki okullardan topladıkları öğrencilere oynattıkları iki dakikalık bar, iki dakika da semazen gösterisi, sonrası hep yamyam dansı!

***

Hele at üzerinde, birisi bayan iki kişinin sahaya girmesi, anlaşılır gibi değildi.

Neymiş efendim, arkadaşlar ciritçiymiş!

***

Bişey demiyorum da, siz, Türkiye’yi bilmeyen, Erzurum’u tanımayan birisi olsanız, izlediğiniz bu gösteri için ne düşünürdünüz acaba?

***

Burası sahipsiz köy müdür?

***

Neden kimse ses çıkartmaz, yapılan olumsuzlukların ve yanlışların hesabını sormaz, sırt döner?

Neden!!!

***

Açılıştaki o “pespayelik” neydi öyle?

***

Eğer bu bir “şov” idiyse, Cemal Gürsel’in tribünlerini 2011’de tıklım tıklım dolduran binlerce insanın izlediği o gösterişli programın adına ne denmeliydi acaba?

***

Biliyoruz ki, 2011’de Anadolu Ateşi ekibi, Üniversiteler Kış Oyunları’na damgasını vurmuştu.

***

Sormak gerekirse…

EYOF’un açılışında, Atatürk Üniversitesi bünyesinde yeniden oluşturulacak “bindallı topluluğu” o işi yapamaz mıydı?

***

Birkaç hafta önce, Süreyya Ağabeyi (Çarbaş), bindallı ekibi ile ilgili bir yazı kaleme almış, sadece Erzurum açısından değil, ülkemiz açısından da “önemli bir değer” olan Yrd. Doç. Dr. Zinnur Gerek Hoca’nın yeteneklerine vurgu yapmıştı.

***

Kimse kusura bakmasın ama, “Atatürk Üniversitesi” deyip burun kıvırmak, o koca camiaya ve camianın kendini yetiştirmiş, alanında önemli bir değer haline gelmiş bilim insanlarına, akademisyenlerine ve hatta öğrencilerine haksızlık olur, insafsızlık olur ve de kocaman bir ayıp olur.

***

Hiç sağa-sola düşmeden Atatürk Üniversitesi işin içine çekilse, “EYOF’un gösteri tarafını size bırakıyoruz” denseydi, bugün kar sokağını yapanlara tuttuğumuz alkışın bir benzerini, belki o açılışı yapan ekibe tutuyor olacaktık.

***

Kar sokağı, öyle kolay bir proje değildi.

***

Dondurucu soğuk altında, malzemesi sadece “kar ve su” olan bir çalışmayı, böylesine mükemmel şekilde yapabilmesi için, insanın sahip olduğu “yeteneğin” yanında, “samimiyet” göstermesi, “heyecan” duyması gerekir.

***

Herkesin, her kesimden insanın gidip, görmesini tavsiye edeceğim, samimiyet ve heyecanın bir ürünü olan o kar sokağı, Atatürk Üniversitesi üst yönetimi ile Güzel Sanatlar Fakültesi ekibinin birlikte orta yere koydukları bir başyapıttır.

***

Hiç kimsenin “yapın” demediği, ricada bile bulunmadığı ve belki böyle bir şeyi aklına bile getirmediği bir ortamda, Rektör Ömer Çomaklı ve Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Bulat’ın yaptığı çalışma, Erzurum’u hafızalara yerleştirmiş ve orada “dondurmuştur.”

***

EYOF için gelen yabancılar da dahil hiç kimsenin, kar sokağını unutması mümkün olmayacaktır.

***

Eğer Atatürk Üniversitesi, Mustafa Bulat gibi, bir “büyük usta”ya sahip olmasaydı, kar sokağı yapılabilir miydi, bilemem.

***

Aynı şey Yrd. Doç. Dr. Zinnur Gerek için de geçerli.

***

Zinnur Hoca, müzik ve koreografi alanında bir deha.

***

Onu, “aynı işi” yapıyorlar diye, Anadolu Ateşi Dans Topluluğu’nun Yönetmeni Mustafa Erdoğan ile asla kıyaslamam.

***

Çünkü Zinnur Gerek, Erzurumlu, Mahallebaşılı, davul vuranda, zurna çalanda gözleri nemlenen bir yiğit dadaş, hoş bir oğuldur.

***

Mustafa Erdoğan için “kötüdür” demiyorum, ben sadece “Zinnur Gerek mükemmeldir” demeye getiriyorum sözü…

***

Bu gerçek bilinsin istiyorum ve bundan böyle “mumun dibine ışık vermesini” de canı gönülden diliyorum.