DİL; İnsanlar arasında diyaloğu, ilişkiyi, iletişimi sağlayan tabii bir araçtır.
Dil kendi kanunları içerisinde yaşayan ve gelişen canlı bir varlıktır.
Bir milleti birleştiren, koruyan ve o milletin ortak malı olan sosyal bir müessesedir.
Kuşaklararasında ve aktüel durumda insanlığın kullandığı bağdır.
Bu bağ kültürümüzün taşıyıcısıdır.
Bundan dolayıdır ki, dil ve kültür birbirini sürekli etkileyen iki olgudur.
Halk dili, halkın dilidir.
Eski bir dil biçimi veya dinde, bilimde veya sahnede kullanılan bir dildir. Birçok kültür çevresinde eskiden de böyleydi bugün de böyledir.
Halk dili kısmen ülke diline ve ana dile anlamca yakın kullanılır.
Bir dilin tarihsel, bölgesel, siyasal sebeplerden dolayı ses, yapı ve söz dizimi özellikleriyle ayrılan kolu lehçedir.
Coğrafi ve kültürel etmenler bu ayrılmada rol oynar.
Erzurum ağzı; Hazar denizi batısından, Azerbaycan sahasının hemen batısından başlayıp, Anadolu coğrafyasında konuşulan tarihi Osmanlı Türkçesinin devamı olan, Türkiye Türkçesidir.
Coğrafi bölgeye ait bir ağızdır. Konuşma dilidir. Günlük yaşayışta kullanılan ve yazı dilinden az çok farklarla ayrılmış bulunan dil, günlük konuşmadır.
Yani Erzurum’ca!
Erzurum ağzından örnekler;
Ahir: Bir şeyin sonu, Ağu: Zehir , Ambele: Bu şekilde, böyle , Azadet: bağışla, Azık: Yiyecek, Aba: Abla , Abacı: Terzi , Ahan: İşte bu, Ahbun: Hayvan gübresi , Avlu: Evin girişi, Aşgarsız; Lekesiz, Ayın,oyun: Olur olmaz. Ayan, beyan: Her şey ortada, Bibi: Hala, Beli: Evet, Berf: Kar, Bardan: Çok, büyük çuval, Bes tutmak: İddiaya girmek. Bacı: Kız kardeş, Batman: (Sekiz kilo) ağırlık. Beter: Kötü. Bent: Suyun Önünü kesmek için yapılan Ağaç duvar. Beg: Ağa, bey. Boşboğaz: Geveze. Bezetmek: Süslemek. Camış: Erkek Manda. Cığız: Mızıkçı. Cırbağa: Haşarı Çocuk. Cücük: Civciv. Culuğ: Hindi. Çırtma: Çelme. Çingen: Aslı olmayan. Cıstik: Ayakkabı. Dızman: Büyük, kocaman. Dümsük: Yumruk. Düneyin: Dün. Dıngıladı: Yerinden oynadı. Dasdar: Sergi bezi. Dindon: Aklı başında değil, ciddi olmayan. Dürüm: Büyük lokma. Dekbaz: Numaracı. Dıldırik: Yağsız, tatsız, su gibi. Eciş: Tandırda kullanılan ucu eğri demir şiş. Ehven: Hafif, ucuz. Eşik: Kapı altlığı. Fırt: Yudum. Fırfırik: Topaç. Fenikmek: Heyecanlanmak. Ferik: Piliç. Fışgı: Hayvan pisliği. Gargış: Beddua. Gırgıt: Cimri. Gobati: Kaba görünüşlü. Gopça: Düğme. God: Bir tahıl ölçü birimi. Gudret: İlahi güç. Guzzik: Kambur. Gıdik: Çene. Gonah: Yüksek ev. Gudul: Küçük toprak kap. Gazeki: Erkek ceket. Göresmek: Özlemek. Güman: Güvenmek. Gırah: Kenar. Gudik: Köpek yavrusu. Hamisi: Sahibi. Hedik: Haşlanmış buğday. Herel: Keçi kılından yapılmış çuval. Höllük: İri taneli toprak. Hodah: Hayvanları otlatan çocuk. Hoyrat: Çirkin. Hozan: Elverişsiz toprak. Kerti: Bayat. Kalik: Eski Ayakkabı. Kerme: Basılmış koyun gübresi. Kırtik: Küçük. Kurik: At yavrusu, tay. Kalloç: Potin ayakkabı. Konçlu: Kısa boğazlı. Kursaksız: Söz dinlemeyen, edepsiz. Mesire: Piknik yeri. Maraz: Hastalık Nacah : Bıçak. Mıh: Çivi Maran: Fırınlanmış ağaç. Ökçe: Ayakkabının taban kısmı. Pungar: Çeşme. Palan: Eşek semeri. Peşkek: Bahşiş. Poşa: Göçebe Peterşahi: Atalarının izinden gitmek. Teşi: Yün yapmak için kullanılan alet. Tıfıl: Genç ve taze Tuman: Kilot. Termaş: Zarar veren. Tike: Et parçası. Sadakar: Beyaz renkli kumaş. Sule: Tülbent ve yazmalarda kullanılan desen. Tütünlük: Eskiden iş elbisesine verilen ad. Temcid: Sabah namazı öncesi, belli bir makamda söylenen dua. Tokaş: Çamaşır yıkamada kullanılan tahta. Uşkur: Pantolun beline geçen lastik veya fitil. Yamçi: Pelerin, örtü. Yalıh: Mendil. Yosma: Güzel kadın. Zeda: Çürümüş, aşınmış. Zılgıt: hız,sürat,bağırmak. Züğürt: Fakirlik. Yeldirme: Devrik yakalı, takma kollu, önden düğmeli giysi. Zırza: Sürgülü kapı kilidi. Zığva: Erkek pantolon. Zubun: Entari.