Dolar 32,5004
Euro 34,6901
Altın 2.496,45
BİST 9.693,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Erzurum 17°C
Az Bulutlu
Erzurum
17°C
Az Bulutlu
Paz 18°C
Pts 18°C
Sal 22°C
Çar 23°C

ERZURUM’UN KAPANAN KAPILARI

ERZURUM’UN KAPANAN KAPILARI
20 Ekim 2017 19:51 | Son Güncellenme: 20 Ekim 2017 19:52

ERZURUM KALESİ SUR KAPILARI

BEŞ bin yıllık tarihinde kaleleri, tabyaları ve düşman işgaline karşı yapılan dış surlarıyla ünlü Erzurum, muhteşem surlarından şehrin dışına açılan kapılarıyla da tarihi bir öneme sahiptir.Tarihi kaynaklara göre, Erzurum Kalesi dış ve iç kale olmak üzere iki bölümden meydana gelmekteydi. Bugün Erzurum’da Tebrizkapısı, Gürcükapı, Erzincankapı ve Yenikapı adlarıyla bilinen semtleri çevreleyen dış kale surlarından dışa doğru taşmış dikdörtgen biçimindedir.

Yapımında sivişli taşı diye isimlendirilen yeşilimsi kalker taş kullanılmıştır. Bugünkü durumuyla kaleye güney köşesinden, batıya doğru açılan bir kapıdan girilmektedir. Giriş kapısı yuvarlak kemerli olup sivri tonozludur. Günümüzde de kalıntısı bulunan giriş kapısı Sultan II. Mahmud zamanında yaptırılmıştır. İç kalenin bugünkü durumuyla 8 burcu vardır. Ancak bu burçların katları ve çatıları yıkık durumdadır. Erzurum kalesinin burçları konusunda, tarihi kaynaklar değişik bilgiler vermektedir. Evliya Çelebi’ye göre; Erzurum kalesi’nin 110 burcu bulunmaktaydı. Bu burçların, Rus işgalleri sırasında tahrip edilerek ya da tamamen yıkılarak sayılarının azaldığı kuvvetli ihtimaldir.

İç ve dış olmak üzere 7 kapıyla çevrelenen Erzurum’da, bu kapılardan sadece 4’ü günümüzde ayakta durmaktadır. Erzincan, Gürcü ve Tebriz diye adlandırılan kapılar, ‘Erzurum Kapıları’ olarak nitelendirilirken, İstanbul, Kars, Kavak ve Harput ise, ‘Devre-i Muttasıla Kapıları’ olarak anılmaktadır. Bu kapıların dışında, Şair Nef’i İlköğretim Okulu civarında Yeni Kapı, Kale civarında da, Gez ve Uğrun isimli iki kapıyı daha barındıran Erzurum’da yanlış-çarpık yapılaşma ile tarih şuurunun yoksunluğu yüzünden tarihi kapılar korunamamıştır.

Kale’ye en yakın girişlerden olan Tebriz Kapı’nın, Ebu İshak Kazeruni’nin türbesi, Ulu Camii ve Çifte Minareli Medrese üçgeninde bulunduğu öğrenilirken, 19. yüzyıl belgelerine göre, bir köprüden geçilerek dış sura ulaşıldıktan sonra halk arasındaki adıyla ‘Tevrüz’ Kapısı’na varılmaktaydı. Şehrin batı tarafına düşen Erzincan Kapı’nın ise, Çaykarye Suyu’nun hemen arkasında bulunduğu belirtilirken, burada yine Çaykarye adlı bir köprü ve Ilıca’yı bile görüş alanında bulunduran sur ve kulenin bulunduğu kaydedilir.

Şehir içerisindeki kapılarından farklı olarak, ‘Devre-i Muttasıla’ adı verilen batıda İstanbul Kapı, Doğu’da Kars Kapı, güneyde Harput Kapı ve kuzeyde ise Kavak Kapı’dan giriş çıkışın yapıldığı Erzurum’da, söz konusu kapılardan sadece 4’ü günümüze ulaşabildi. Kars Kapı, askeri bölge içerisinde bulunuyor olması nedeniyle günümüze kadar ulaşmayı başarırken, İstanbul Kapı da çevresinde park alanı yapılmış olmasına rağmen, maalesef harap bir haldedir. Mustafa Kemal Atatürk’ün, 3 Temmuz 1919’da geldiği kente İstanbul Kapı’dan giriş yapması, bu kapıya ayrı bir anlam kazandırırken, bu özellik kapının bakımsızlıktan kurtarılmasına bile yetmemiştir.

Erzurum kalesinin çevresinde değişik zamanlarda 8 adet sur kapısı yapılmıştır. Ruslar 1829 yılında Erzurum’u ele geçirince şehrin dış surlarının bir kısmını ve Tebriz kapı, Yenikapı ve Erzincan kapıyı komple yıkmışlardır. Sadece Gürcükapı ve bağlı duvarlarına dokunmamışlar, Gürcü kapı daha sonradan yıkılmıştır.

YIKILARAK YOK OLAN KAPILAR:

TEBRİZKAPI

Kaleye en yakın girişlerden olan Tebriz Kapı’nın, Ebu İshak Kazeruni’nin türbesi, Ulu Camii ve Çifte Minareli Medrese üçgeninde bulunduğunu kaynaklar zikretmektedir. 19. yüzyıl belgelerine göre, bir köprüden geçilerek dış sura ulaşıldıktan sonra halk arasındaki adıyla ‘Tevrüz’ Kapısı’na varılmaktaydı.

YENİKAPI

Taş ambarların, kışlaların ve eski Merkez Komutanlığı’nın kapılarının açıldığı meydandaydı. Şimdiki taş ambarların güneybatısı ile eski cezaevinin arasındaydı. (şimdiki dört yol kavşağı) 1737 yılında Sultan Birinci Mahmut döneminde görülen lüzum üzerine yapılmıştı. Tebrizkapı, Erzincankapı ve Gürcükapı’dan 1320 yıl sonra yapıldığı için Yenikapı denilmiştir. Şimdi mevcut değildir.

ERZİNCANKAPI

Şehrin batı tarafına düşen Erzincan Kapı ise, Çaykara Suyu’nun hemen arkasında bulunuyordu. Bugünkü Cumhuriyet Caddesi güzergâhında bulunan Dumlu Mağazası’nın batısındaydı. Şehrin bu kemsinde Ilıca’yı bile görüş alanında bulunduran sur ve kuleler bulunuyordu. Erzincan Kapı Çarşısı, ismini bu kapıdan almıştır. Bu Kapının açılış güzergâhında meşhur Fil Köprüsü (Çaykara Köprüsü) bulunmaktaydı. Erzincan tarafına açıldığı için bu isimle anılmıştır.

GÜRCÜKAPI

Şehrin kuzey tarafında, şimdiki Merkez İş Bankası’nın yakınlarında, Küçük Hamam’ın kuzeyindeydi. Gürcistan tarafına açıldığı için bu isimle anılmıştır. Tamamen yıkılarak kaybolmuştur. İsmi çarşı ve muhiti ile yaşamaktadır.

GÜNÜMÜZE ULAŞAN KAPILAR:

Sultan Abdulaziz döneminde Erzurum’un stratejik önemi göz önüne alınarak 1869-1873 yıllarında Fosfor Mustafa Paşa tarafından şehrin dışını çevreleyen dört kapı yaptırılmıştır. Tabyaların yapımı için 1828-1829 Rus işgali esnasında General Paskeviç’in tahrip ettiği dış kalenin surlarının taşları kullanılmıştır. Şehrin savunulması için dış mahallerin çevresi “toprak tabya” denilen yığma toprak ile sur haline getirilmiş, dış taraflarına derin su hendekleri kazılmıştır. Bu toprak savunma sistemlerinin giriş kısımlarına aynı zamanda KARAKOL olarak görev yapmak üzere kapılar inşa edilmiştir. Günümüze kadar gelen bu 4 kapı şunlardır: İstanbul Kapı, Kars Kapı, Kavak Kapı ve Harput Kapı.

KARSKAPI

Şehrin doğusundadır. Erzurumluların bir zamanlar Hasankale – Kars güzergahına gidiş ve dönüşlerinde kullandıkları bu kapı şu anda askeri alan içersinde kapalı vaziyettedir. Erzurum Şehitliği ve Gümüşlü Kümbet yanındadır. Evliya Çelebi,Gümüşlü Kümbet’i anlatırken şehre doğudan gelen ve şehirden doğu istikametinde ayrılan protokol insanlarının karşılandığı yerin Gümüşlü Kümbet önü olduğunu anlatır.

Kars Kapı da diğer kapılar gibi 1869-1873 yıllarında Erzurum Valisi Fosfor Mustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır. Günümüzde Erzurum Askeri Cezaevi binası olarak kullanılmaktadır. Kars Kapı büyük boyutlarda ele alınmıştır. Kemerli şekilde; biri geliş biri gidiş olmak üzere yan yana aynı paralelde iki geçit olarak planlanmıştır. Hem gidiş hem geliş geçitlerinin olması Kars Kapı’nın çok önemli olduğunu göstermektedir. Kesme taş malzemeyle yapılan kapı geçit duvarının üzeri tonoz örtü şeklinde tuğla ile örülmüştür.

HARPUTKAPI

İl Genel Sekreterliği kampüsünde yapılan onarım ve bina yenileme çalışmaları sırasında yer altına doğru bir geçit bulundu. Kemerli yapısıyla dikkat çeken taş yapının, yapılan incelemeler sonucunda Harput Kapı olduğu belirlendi. Ticari anlamda kullanıldığı düşünülen Harputkapı, yıllar sonra gün yüzüne çıkmıştır.

Yıllar önce şehir hafriyatlarının dökülmesi ile zamanla kaybolup ve unutulan bu kapının bulunması, Erzurum tarihi açısından önemli olmuştur. Erzurum’un tarih kitaplarında adına sıkça rastladığımız, yapıldığı yıllarda şehrin güneybatısına düşen kapı, 1869-1873 yıllarında Erzurum Valisi Fosfor Mustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır.. Bingöl, Kığı, Elazığ ve Harput’a giden yol buradan başladığı için Harput Kapı olarak isimlendirilmiştir. Erzurum’un güney doğu köyleri olan Dutçu(Tuzcu) ve Haydari köyleri vs. şehre buradan giriş-çıkış yaparlardı.

İSTANBULKAPI

Tatbikat İlköğretim Okulu’nun arkasında, Mili Eğitim Lojmanları’nın karşısında, perişan ve bakımsız haldedir. 1869-1873 yıllarında Sultan Abdulaziz döneminin Erzurum Valisi Fosfor Mustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır. Döneminde Ilıca, Trabzon Erzincan ve İstanbul’a giden yol buradan başladığı için İstanbul Kapı olarak isimlendirmiştir. 1916 da cephanelik olarak kullanılan kısmı havaya uçurulmuştur.

İstanbul Kapı, T şeklinde plan kuruluşuyla yapılmıştır. Doğu-batı yönündeki geçit uzun tutulmuş, geçidin iki yanına da odalar yapılmıştır. Girişler ve yan odaların üstü kemerli, beşik ve tonoz örtülüdür. Doğu tarafında ortada büyük yanlarda daha küçük olmak üzere üç geçiş tüneli bulunmaktadır. Doğudaki odaya dışarıdan ve içeriden giriş yapılmıştır. Kuzey ve güneydeki odalarda üçer pencere vardır. Batı taraftaki giriş kısmı harap durumdadır. Doğu taraftaki girişler ve odalar sağlamdır. Alt bölümlerde taş, üst örtüde tuğla kullanılmıştır. Doğu tarafından rahatça girilerek gezilip görülebilir. Fakat günümüzde gezilemeyecek kadar bakımsızdır.

KAVAKKAPI

Kavak kapı Mahallesi olarak anılan yerde 50. Yıl Caddesi’nin kuzeydoğusundadır. Bu tarihi kapıda 1869-1873 yıllarında Sultan Abdulaziz döneminin Erzurum Valisi olan Fosfor Mustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır. Ardahan tarafına açıldığı için Ardahan Kapı olarak ta anılmıştır. Çevre düzenlemeleri esnasında kapı toprak altında kalmış, araçların geçişi esnasında büyük ölçü de tahrip olmuştur.

Mehmed Nusret Efendi, Abdurrahim Şerif Beygu; İbrahim Hakkı Konyalı, Hüseyin Yurttaş ve Bilgehan Pamuk’un eserlerinde isimleri geçen diğer kapılar ise şunlardır: . Gezkapı, Uğurnukapı, Emirşey Kapısı,(Rus Kalesi Kapısı-Bakırcı Mahallesinde)

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.