SAĞLIK Bakanı Recep Akdağ,
“Sayın” lafını öyle uluorta kullanmadığım için, isminin ve ünvanının başına “sayın” kelimesini koyamadım, özür dilerim.
Zaten seni hiç sevmedim.
Amu bu yazacaklarım sevgisizlikten değil.
Ne yazık ki gerçekler böyle.
Önce, niçin sevmediğimi hatırlatayım:
Hani, bir hemşerimizin ayağı kesilecekti.
Baltalimanı Kemik Hastanesi’ne sevki için, seni defalarca aradık, ulaşamadık.
Sonra özel kalem müdirene durumu anlattık,
Yine ses yok.
Kemik hastanesi, “yatak yok” diyerek hastayı almadığı için, ameliyat edilemiyor.
Son çare Hürriyet Yazarı Yalçın Bayer’e durumu bildirdik.
Köşesinde bu olayı yazdıktan sonra, ne olduysa oldu “yatak yok” denilen hastaneye kabulü yapıldı, ameliyat edildi ve ayak kesilmekten kurtuldu.
Çok şükür o hasta iki ayağının üstünde yürümeye devam ediyor.
Tabii ki, dualar sana ve teşkilatına değil, gazeteci Yalçın Bayer’e.
Şimdi gelelim şu mesaj hikâyesine.
SGK’dan telefonuma şöylebir mesaj geldi:
“Bu bir bilgilendirme mesajıdır. 16.05.2017 tarihinde Ankara Atatürk Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi isimli sağlık kuruluşundan almış olduğunuz tedavi için kurumunuzca 55.0 TL karşılanmıştır. Şikayetlerinizi Alo 170 çağrı merkezimize bildiriniz. Sağlıklı günler dileriz.”
Sağlığımız kimlere emanet?
Bakan Akdağ, bir kere ben Mayıs ayı boyunca hep Ankara dışındaydım. 16 Mayıs’ta bu hastanede nasıl tedavi olabilirim?
Durumu 170’e bildirdim.
Ancak, bu mesaj beni kuşkuya itti. Acaba hastanelerde yolsuzluk çeteleri oluştu da biz mi farkında değiliz?
İhbar ediyorum, ben bu mesajdan yolsuzluk kokusu aldım. Lütfen araştırın ve tarafıma bilgi verin.
İkincisi yine aynı hastane…
Doktor hastaya çıkışmış:
“Oruç uykusundaydım. Beni neden uyandırdın?”
“Cuma namazındaydım, elbet gecikirim, bunda ne var?”
İkisi de aynı hastanede oluyor Bakan Akdağ.
Bizim de elimizden bu mübarek günde beddua etmek geliyor:
“Orucunuz da, Cumanız da sizi çarpsın e mi?”