Dolar 32,4948
Euro 34,9777
Altın 2.439,12
BİST 9.716,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Erzurum 23°C
Az Bulutlu
Erzurum
23°C
Az Bulutlu
Cum 22°C
Cts 23°C
Paz 22°C
Pts 21°C

EĞİTİM SİSTEMİMİZ MİLLİLİK’TEN UZAK

EĞİTİM SİSTEMİMİZ MİLLİLİK’TEN UZAK
16 Ekim 2017 13:27 | Son Güncellenme: 16 Ekim 2017 13:28

TÜRK Eğitim-Sen Erzurum 1 No’lu Şube Sekreteri Yusuf Kenan Gürsoy, Türkiye’nin dünyada lider bir ülke olmasının yolunun milli bir eğitim sisteminden geçtiğini; ancak gerek hükümetin, gerekse Milli Eğitim Bakanlığı’nın uyguladığı yanlış politikalar nedeniyle amaca bir türlü ulaşılamadığını söyledi.

TEOG’un yerine getirilecek yeni sınav sistemi hakkında çok çarpıcı açıklamalarda bulunan Kenan Gürsoy, “Büyük bir yanlıştan dönülüyor olması güzel bir şey. Fakat bu yanlışlıklardan dönülürken, yine büyük yanlışlıkların yapılmasından endişe duyuyoruz” dedi.

YANLIŞTAN DÖNÜLMESİ GÜZEL

Eğitimde sürekli yeni arayışlar içerisinde olunduğunu belirten Yusuf Kenan Gürsoy, yanlışlıklardan dönülmesinin güzel bir durum olduğunu ancak bu yanlışlıklardan dönülürken yeni bir yanlışın içerisine girilmesinden endişe duyduklarını dile getirdi. Yeni sistem ile kavrama düzeyi aynı olan öğrencilerin aynı ortamda toplanmasının yanlış bir strateji olduğunu kaydeden eğitimci Gürsoy, bu konu hakkında şunları dile getirdi: “Büyük bir yanlıştan dönülüyor olması güzel bir şey. Fakat bu yanlışlıklardan dönülürken, yine büyük yanlışlıkların yapılmasından endişe duyuyoruz. Neden endişeliyim, aynı kavrama düzeyi olan öğrencileri bir yere toplamak, kavrama düzeyi öğrencilerin bu öğrencileri rol model almasına engel olması demek. Buna en başında karşıydık biz. Özellikle eğitim içerisinde biri olarak buna şiddetle karşıydım. Bu durum okul içerisinde seviye sınıfı oluşturmakla eşdeğer bir durumdur ve bunun devlet eli ile yapılmış olması çok acı bir durumdur. Demek ki, kavrama düzeyi kötü olan öğrencileri 2004 yılından bu yana ziyan etmek için ayrıştırmıştır. Bunu bugün fark etmiş olmaları çok güzel bir durum fakat bu farkındalığı topyekûn sınavı kaldırıp da mahalle liseleri oluşturmak tarzında kullanmadıklarını görüyorum. Yeni bir sınav arayışı içerisindeler, yeni bir tasnif arayışı içerisindeler bu da kavrama düzeyi düşük öğrencilerin aynı sınıflarda akranından bir şey kapamayacağı pozisyona itilmiş olması demektir. Oysaki karma sistemde oluşturulan sınıflar, öğrencilerin birbirlerinden etkilenmesine yardımcı olacaktır ve biz bu fırsatı tepmiş oluyoruz. Onun için benim düşüncem mahalle liselerine geri dönülmesi gerektiğini düşünüyorum. Mahalle liselerinin yaygınlaşması ile birlikte okulların başarısı mahallelere yayılmış olacak. Birkaç liseyi sınavla alıp, diğer liselerin tamamını adrese dayalı kayıt sistemi ile birlikte devam ettirmeleri mantıklı olanıydı. Yani 2004 öncesi döneme dönülmesi gerektiğini düşünüyorum. Ancak 2004 öncesi döneme dönerken de o dönemin süper lise yanlışlıklarına dönülmesi gerektiğini de düşünmüyorum.”

AÇIK UÇLU SORU İNTİHARDIR

TEOG yerine getirilen açık uçlu sorular hakkında düşüncelerini paylaşan Kenan Gürsoy, “Açık uçlu sorular bu tür sınavlarda okunması zor sorulardır. Aslında uygulamak istenilen sistem mantıklı olarak gözükse de öğrenciyi ikilemde bırakıp büyük yanlışlara sevk edecek bir yapılanma içerisinde. Açık uçlu teşvik etmenin yolu ortaokulda ve liselerde teste dayalı sınavların tamamını yasaklamakla ve öğrenciyi düşünmeye, düşündüğünü ifade etmeye, öğrendiklerini kullanarak sonuca varmaya itecektir” diye konuştu. Açık uçlu sorularda MEB’in uygulamak istediği öğrenciler öğrenmeye yönelik çalışmalar yapmaya teşvik olduğunu aktaran Türk Eğitim Sen Erzurum Şube Sekreteri Gürsoy, “. Onun için bu tür sorular öğrenciler ciddi bir şekilde tehdit ettiği ve yapabilecekleri sorularda hatta yaptıkları sorularda yanlış cevaplar çıkarabildikleri görüldü. Sorulan sorular zor değildi fakat öğrenci bu kadar kolay sonuca varabilmenin şaşkınlığı içerisinde yanlış cevaplar verdi. Bu nedenle açık uçlu soruların hedeflediği öğrenci düşünmeye sevk etmek, öğrenme yollarını ulaşmaya sevk etmek ise eğitim öğretim esnasında yapılacak tüm ölçme ve değerlendirmelerin açık uçlu sorularla olası gerektiğini düşünüyorum” şeklinde konutu.

TAKLİT ETMEKLE OLMAZ

Geçtiğimiz haftalarda açıklanan yeni müfredatın bir arayış neticesinde getirildiğini söyleyen Gürsoy, yeni müfredat hakkında ise şu görüşlere yer verdi:

“Yeni müfredat yeni bir arayışın sonucudur. Bu arayış başarının arayışıdır. Eski müfredatların başarısızlık getirmesini görmek güzel bir durumdur ve her şeyden önce bir arayış içerisinde olmak gayet olumlu bir durumdur.  Fakat hep denenmişleri taklit etmekle bir arayışın başarıya ulaşmayacağı da bir gerçektir. Bir liseye başlayan öğrencimiz yaklaşık 15 yaşında orta okulda 6 mihver dersten sonra 17 mihver derse ulaşıyor olmasıyla birlikte büyük bir handikap yaşıyor. Bunula birlikte öğrenciler erken pes ediyor. Eğer bir müfredat değişikliği olacaksa öğrencileri kademeli bir şekilde zorluğa alıştırmaktan geçmelidir. Yoksa yol, yöntem ve teknik değiştirmekle müfredat değiştirilmez. Liselerde gençlerimize çok ders veriyoruz, ancak bu dersler teorik kalıyor. Bence liselerde ders sayısı düşürülmesi, ancak ders saatleri yukarı çekilmelidir. Müfredat değişiklikleri arayış bakımından değerli, fakat aynı halkanın çevresinde dönüp duruyoruz bu durum da oldukça üzücü.”

TEKNİK ANLAMDA EKSİKLİK VAR

YÖK Başkanı Yekta Sarç’ın açıkladığı yeni üniversite sınavının uygulanmadan değerlendirilmesinin yanlış olduğuna dikkat çeken eğitimci Yusuf Kenan Gürsoy, ancak sistemin uygulanmadan önce görülen birçok eksikliklerinin de olduğunu söyledi. YGS sınavının hemen sonrasında LYS sınavına geçilmesinin çok yanlış olduğunu aktaran Gürsoy, konuşmasına şöyle devam etti: “Yeni açıklanan YGS sisteminin uygulanmadan değerlendirmek mümkün değil. Bir uygulanması gerekir ki eksiklikleri görülebilsin. Fakat uygulanmadan önce görülen birçok eksiklikleri de görülüyor. En önemli eksikliklerden bir tanesi de YGS mantığı ile hazırlanan sınavın hemen sonrasında bir öğle arası verilip LYS mantığı ile hareket edilecek sınavın yapılıyor olmasıdır. YÖK Başkanı Saraç’ın üniversite sınavı hakkında yaptığı açıklama teknik bakımdan çok eksik bir açıklamaydı. Dediğim gibi uygulamayı göreceğiz. İlerleyen zamanlarda bu yanlışlıkların görülüp düzeltilmesini umuyoruz. Bir başka handikap ise, Fen sınavı ile ilgili. Fen alanı bilindiği üzere fizik, kimya ve biyolojiyi kapsamaktadır ve bunların içerisinde 90 adet konular vardır. Üniversite sınavında ise öğrencilerin karşısına 40 soru çıkıyor. Dolayısıyla birçok konu ile ilgili sorular olmayacak. Konuların yarıdan yakınına hatta yarısından fazlasından sorular çıkmayacak. Her konudan bir soru sorulacağını varsayarsak eğer, 40 soru çıkacak ve bu durum öğrencilere yazı tura atmasına fırsat veriyor. Yani Fen sınavında konuların yarısından çoğunu bilmeyen bir öğrenci çok başarılı da olabilir, diğer yarısını bilmeyen öğrenci ise çok başarısız olabilir. Böyle bir mantıkla seçme sınavı yapılamaz diye düşünüyorum. Ya da YÖK veya ÖSYM sınav sorularını 40’a indirmelidir. Sınava ilişkin konular sınırlandırılırsa bu handikap aşılmış olur. Öğrenci haklı olarak konuların yüzde 60’ını boş bilgi olarak varsayacak ve bununla birlikte çalışma şevki ve azmi kırılmış olacak.”

KENDİ MODELİMİZİ OLUŞTURMALIYIZ

Yıllardır tartışma konusu olan eğitimin millileştirilmesi hakkında da görüş belirten Gürsoy, bu konunun Tanzimat döneminden beri süre gelen bir tartışma olduğuna vurgu yaptı. Türk eğitiminin yıllardan beri millilikten uzak kaldığını aktaran eğitimci Gürsoy, konuşmasını şu sözlerle tamamladı:

“Maalesef bakanlarımız ya da danışmanlarının televizyonlarda yapmış oldukları açıklamalardan hareketle görülüyor ki, eğitimde ileri ülkelerin taklidi tartışıldı. Hâlbuki eğitimde ilerleme kaydetmiş ülkeler modellerini kendileri oluşturdu. Kendi öz değerlerinden hareketle bir yerlere varmışlar. Bu konuda örnek vermek gerekirse, Finlandiya’da ve Şangay’da kullanılan eğitim sistemi her zaman ödül almış sistemler ve bu sistemler kendi öz değerlerine göre hazırlanmış eğitim sistemleridir. Dolayısıyla biz başka ülkelerde başarıya ulaşmış sistemlerin bizim ülkemizde de başarıya ulaşacağı algısı ile hareket edemeyiz. Kendi yol ve yöntemimizi kendi değerlerimizle oluşturabiliriz. En başta çocuklarımızı küçükken aileden başlayarak çalışmaya ve üretmeye teşvik edecek nitelikte eğitim hedefleri oluşturmak gerekiyor. Yani anasınıfının hedefi olmalı, ilkokulun hedefi olmalı, ortaokulun, liselerin hedefi ve özellikle üniversitelerin hedefi olmalı. Bu hedefler ezbere yönelik, taklide yönelik değil; üretmeye ve düşünmeye yönelik olmalıdır. Ancak bu şekilde millileşebileceğimizi düşünüyorum.” HABER: Metehan NAZLI

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.