Dolar 32,5861
Euro 34,7910
Altın 2.509,72
BİST 9.693,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Erzurum 20°C
Az Bulutlu
Erzurum
20°C
Az Bulutlu
Cts 16°C
Paz 19°C
Pts 19°C
Sal 23°C

TOPRAĞIN ASİ KIZI: ERZURUM BANA SAHİP ÇIKMADI!

TOPRAĞIN ASİ KIZI: ERZURUM BANA SAHİP ÇIKMADI!
15 Haziran 2017 22:31 | Son Güncellenme: 16 Haziran 2017 00:09

SÖYLEŞİ: ÖZTÜRK AKKÖK

erzurumdanhaberler.com olarak yayın hayatında neredeyse 10 ayı geride bırakmak üzereyiz.

İnternet gazeteciliği ilk denememiz sayılır. Daha önceleri de teşebbüs etmiş, ancak yazılı basında faaliyetimiz olduğundan, internet gazeteciliğini çok da fazla sürdürememiştik.

Şimdi tek uğraşımız erzurumdanhaberler.com ve tek amacımız, sıkıntısız, sorunlarından arınmış bir şehirde yaşamak isteyen insanların sesi olmak.

Habercilik, asli işimiz.

Belli ajanslara bağlı olmaksızın hareket ediyor, kendi haberlerimizi üretiyor, özel fotoğraflarla gündem oluşturmaya çalışıyoruz.

Bugüne kadar aldığımız olumlu tepkiler, sadece yorgunluğumuzu almakla kalmadı, bizi daha da cesaretlendirdi.

Yayınlarımızın arasına “söyleşi”ler de sıkıştıralım istedik.

Söyleşi yapmak zor ve yorucu bir iş.

Önce konuğu bulacak, sonra konuları tespit edecek ve okuyucuyu yormadan, onun ilgisini çekebilecek sadelik ve incelikte söyleşiyi kaleme alacaksınız.

İLK SÖYLEŞİYİ VALİ AZİZOĞLU İLE YAPMIŞTIK

Aslında biz “ilk” söyleşimizi Vali Seyfettin Azizoğlu ile aylar önce yapmıştık.

“Asi Kız” röportajımız bu anlamda ilk değil, ama oldukça ilginç!

Bir genç kız düşünün ki, elinde “oklava” yerine “cirit”, meyve bıçağı yerine kama, kasatura var.

Hemcinsleri hamur yoğururken, o cirit fırlatıyor, ok atıyor, tüfek kullanıyor, çevreyi koruyor, yetmiyor yaban hayatı da çok seviyor.

Çünkü, Toprağın Kızı o.

Öyle tanımlıyor kendisini.

Bundan olsa gerek öfkeli.

Toprağı ve çevreyi kirletenlere karşı öfkeli, hayvanlara acımasızca davrananlara karşı öfkeli, içinde insan sevgisi taşımayanlara karşı öfkeli.

Daha 24 yaşında olmasına rağmen, gösterdiği üstün başarılardan dolayı tam 146 sertifika alarak, kırılması güç bir rekorun sahibi olan Asi Kız, aynı zamanda bir at terbiyecisi.

Garip ama, yabani hayvanlara karşı da ciddi anlamda sevgisi ve sempatisi var.

Çoğu kadının, kızın küçük bir köpek gördüğünde kaldırım değiştirdiği dünyamızda o, “yalanı değil, ama yılanı seviyorum” diyor, ya da boz ayılara, kurtlara ve tabi ki atlara karşı duyduğu özel ilgiden bahsediyor.

CİRİTTEN KOPALI İKİ YIL OLDU

Bu ilgi ve sevginin nereden geldiğini merak ediyor, soruyor, “küçüklüğümden gelen bir ilgi ve merak” karşılığı alıyorum.

Çok at binmiş, cirit oynamış. Ama iki yıl önce, çok sevdiği ata sporundan kopmuş, ya da koparılmış.

Bugün bunun üzüntüsünü yaşarken, kızgınlığını “Erzurum bana sahip çıkmadı” diyerek dışa vuruyor.

Cirit, bir erkek sporu. Genç bir kız olarak camiada tutunamamış, dışlanmış belki.

Acaba elinden tutanı, destek vereni olsa mesela…

Örneğin Atatürk Üniversitesi imkan sağlasa, “Gelin bayan cirit takımı kurun” dese, ne düşünürdü Asi Kız?

REKTÖR ÇOMAKLI’YA MESAJ VAR

“-Hiç hayır denir mi böyle bir teklife! Erzurum, Dadaşlar diyarı, barı, davulu, hançeri ile ünlü bir şehir. Cirit oynayan yığınla insan var. Ama aralarında hiç bayan yok. Bir ben vardım, şimdi ben de yokum. Rektör Bey’in (Ömer Çomaklı) zaman zaman açıklamalarına kulak veriyorum. Güzel şeyler düşünüyor Rektör Bey, güzel şeyler de söylüyor. Ama söylemlerinin arasında, sosyal hayatın çeşitliliğine ve hareketliliğine yönelik hiç mesaj yok. Bence Atatürk Üniversitesi bünyesinde bir cirit takımı kurulabilir, ya da geleneksel okçuluk ekibi oluşturulabilir. Çok sayıda bayanın at binip, ok ve cirit atma hevesine kendisini kaptıracağından eminim. Yeter ki, bizlere imkan tanınsın.”

FELSEFE YAPMAKTAN GERİ DURMUYOR

Çocuklara olan sevgisini her fırsatta dile getiren Asi Kız, zaman zaman felsefe yapmaktan da geri durmuyor:

“- Tabiatı ve tabiattaki gelişmeleri yerinde gözlemleyerek büyüyen çocuklar hayal ediyorum. Tabiat bizi besliyor. İnsan nasıl olur böylesi vefalı bir dosta sırt döner, kirletir, ihanet eder! Niye biz kendini sürekli yenileyen ve büyüyen bir güçle, yani doğayla, tabiatla ortak hareket etmeyiz, dostluk kurmayız? Neden çocuklarımıza o bilinci aşlamayız? Oysa bizim çocuklarımızın sorması, sorgulaması, dolayısıyla ilmi anlamda kendilerini geliştirmeleri gerekmez mi? Ama biz toplum olarak öyle hale geldik ki; ağaç dikiyorsunuz, ‘gölgesinde oturacak kadar yaşayacak mısın’ diye sizinle dalga geçiyorlar. Evet ben ağaç dikiyorum, ben çevremi temiz tutuyorum, ben hayvanları koruyorum, çünkü ben ülkemi çok seviyorum.”

Ailelerin çocuk yetiştirme konusunda gerekli özeni göstermemesini, “ciddi tehlike” olarak yorumlayan Asi Kız Seda Eğilmez, bu konuda da ilginç değerlendirmeler yapıyor:

KİRLİ DOĞA, GÜZEL ÇOCUK DOĞURMAZ!

“-Bir doğasever olarak atığın ne demek olduğunu ben biliyorum. Her türlü ihtiyacımızı karşılayan doğa, atıklarla kirletiliyor. Gelecekte ülke olarak sıkıntıya düşeceğimiz kesin. İnsanımız bu konuda yeterli bilince sahip değil, dolayısıyla çocuğunu da o bilinçten yoksun yetiştiriyor. Kirli çevrelerde büyüyen insanların, çok da sağlıklı düşünemeyecekleri herkesin malumu. Yani kirli doğa, güzel çocuk doğurmaz! Bir proje hazırladım. Doğaya tohum atalım, çocukları işin içine çekelim dedim, ilgilenen bile olmadı. Eğer biz çocukları toprakla buluşturursak, o çocuk bilinçlenir, bencil olmaz, doğayı korur. Ülke olarak çağdaşlık düzeyini biz ancak, öyle bilinçli ve eğitimli bir nesil ile yakalarız.”

FİKİR YÜRÜTEREK DOĞRU CEVAP BULUNAMAZ

Bilginin, tecrübe ile birleştiğinde değerinin çok daha artacağını da vurgulayan Seda Eğilmez, şöyle devam ediyor:

“-Televizyonlarda bilgi yarışmalarında sorular nasıl cevaplandırılıyor, görüyoruz. Soruya, fikir yürüterek cevap vermeye çalışan amcalarımız, ablalarımız, arkadaşlarımız var. Soru, fikir yürüterek çözülmez. Bunun bir yolu, yöntemi var. Eğer bilginiz varsa, cevap verirsiniz, yoksa fikir yürütürsünüz! Canım ülkem, yarışma sunucularının eline, umuduna kalmış! Ben, bir sorumlu birey, bir vatandaş olarak edindiğim bilgilerimi, çocuklara, insanlara aktarmak istiyorum. Çünkü bende bilginin yanında tecrübe de var. Yani bilgi başlı başına yeterli bir faktör değil, illa yanında tecrübe de gerekiyor. Tecrübe ise, deneyimlerle, yaşanılarak elde edilir. Bilgisini TV programları seyrederek, ya da internetten kopya çekerek elde elde ettiğini zanneden bir nesil! Kovayı doldurmak istiyorsanız, musluğun altına koymanız gerekir. Bizde televizyonlar olmuş musluk, çocuklarımız da kova! Çocuklarımızın boş kafalarını televizyonlar, istedikleri gibi dolduruyor. Böyle bir nesil istemiyorum ben.”

Söyleşimizin son bölümünde, doğa bilinci ve sevgiyle yoğrulmuş çocukları, “fikir yürüten” insanlara karşı daha da bilinçlendirmemiz gerektiğini belirten Eğilmez, sözlerini şöyle noktaladı:

“- Fikir yürüterek doğruya ulaşılmaz. Bunun için, bilgiye yöneliş olmalı. Aklı yok, fikri var sözünü hayatımızdan çıkartmamız gerekir. Çok şeyler yapmak istiyordum. Ama olmadı. Çok zorluklarla karşılaştım ve yoruldum. Erzurum, ne yazık ki, bana sahip çıkmadı. Her ferdi ve hatta her topluluğu, hoşlandıkları yem ile avlarlar. Benim yemlerim belli. Avlanmaya çıktım, ama avlanamadım, çöpe atıldım. Üzgünüm.” erzhaber

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.