AV ADI ALTINDA KATLİAM

ESKİ Türkler’in büyük av dönemleri görkemli olurdu.

Farslı Tarihçi Cüveyni, “Tarihi Cinhan Güşaye” adlı değerli eserinde, “Türkler büyük ava gidecekleri zaman, kışın ilk aylarında ferman verirler” diye yazarak, Türkler’de ava ve av dönemine verilen öneme dikkat çekmiş.

*

Avcılık, Türk aile kültürü üzerinde de derin izler bırakmıştır.

*

Oğuzhan’ın 6 oğlunun da birer avcı kuşunun bulunduğu tarihi kayıtlarda mevcuttur.

*

Arap Tarihçiler’den El-Cahiz, avcı Türkler’i şöyle anlatmıştır:

“- Türk; vahşi hayvana, kuşa havadaki hedefe, insana, çömeltilmiş veya yere konmuş hayvandan hedeflere, avının üzerine pike yapan kuşlara ok atar!”

*

Bu bilgilerden de anlıyoruz ki, avcılık bizim kültürümüz olup, asla bir spor değildir!

*

Günümüze kadar asil kanımızda taşıdığımız genlerimizde bulunan bir tutkudur avcılık.

*

Ünü 7 düvele yayılmış, gösterişli bir kültürün mensubu avcılarımızın yaptıkları ortadayken, günümüzde yaşanılan cehalet ve bilgisizliğe akıl, sır erdirmekte zorlanıyor insan.

*

Acaba toplum olarak avcılığın ne anlama geldiğini, ne demek olduğunu biliyor muyuz?

*

Erzurum, avcıların “av sezonunda” çokça rağbet gösterdiği illerden birisidir.

*

Çevremizdeki illerden ve hatta başka ülkelerden gelen avcılara ev sahipliği yapmış, insanların zihninde iz bırakmış bir şehir olarak Erzurum, ne yazık ki, son yıllarda bilinçsizce ve de kaçak olarak avlanan ve hatta “katliam yapan” insanlara “dur” diyememenin acısını duymakta, sancısını yaşamaktadır.

*

Yaşanılan olumsuzlukların nedenleri belli aslında!

*

Mesela bilgi aktarımının sağlıklı olmaması, “yetkili” diye tanımlanan kişilerin yeterli duyarlılığa sahip olmayışları, ilgili birimlerin de sorumluluklarını hakkıyla yerine getirmemeleri, yaşanılan sıkıntıların ana nedenleridir.

*

Ecdadımızın yaptığı avcılık ve kurallara uyuş biçimleri, o insanların bu konuda ne kadar hassas ve dikkatli olduklarını anlatıyor bize.

*

Peki ya şimdi?

*

“Av” ya da “avcılık” adı altında yapılan kuyumlara, son yıllarda duyarsız kalışımızın ve hatta sırtımızı dönüşümüzün sebepleri nedir acaba?

*

Bu konuda suç ve suçlular belliyken…

Nasıl oluyor da, yaşanılan ayıpların vebalini ve eksikliğimizin suçunu başka şehirlerden gelen insanlara yükleyebiliyor ve sorumluluktan kurtulmaya çalışıyoruz.

Bunlar da neyin nesi, anlaşılır gibi değil.

*

Size Uzundere’den bir örnek vermek istiyorum.

*

Tortum Gölü’nde yaşadığı bilinen, bin bir derde deva Osmanlı alabalığının nesli neden tükeniyor acaba?

*

Sadece ve sadece şehir dışından gelen avcılar tarafından değil elbet.

*

Bilinçsiz, duyarsız, bencil, avladığı hayvan hakkında bilgisi olmayan ne kadar insan varsa; suçlu da, sorumlu da onlardır.

*

Gidip o insanlara, “neden?” diye sorsanız, onlarca şey anlatırlar size.

*

Herkes de biliyor ki, bu mevsim balıkların çiftleşme ve yumurtlama dönemidir.

*

Bıraktıkları yumurtaların yüzde 90’ı kendi türleri tarafından yenilerek yok edilen Osmanlı alabalığının nesli tükenmek üzere ya…

Diyelim ki, suçlular arasında yörenin bilinçsiz avlanan insanlarının yanında, şehir dışından gelen kaçak avcılar da var!

*

Sormak gerekirse eğer…

*

Yetkililer bu konuda ne düşünüyor, hangi önlemi alıyor acaba?

*

Var mı kimsenin bir kaygısı, bir düşüncesi ve hatta üzüntüsü…

Bunu da merak etmeden yapamıyor insan!