Dolar 32,3602
Euro 35,0056
Altın 2.325,97
BİST 9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Erzurum 13°C
Az Bulutlu
Erzurum
13°C
Az Bulutlu
Cum 14°C
Cts 16°C
Paz 16°C
Pts 17°C

BİR YILDIRIM ÖYKÜ: MUMBAR

BİR YILDIRIM ÖYKÜ: MUMBAR
5 Şubat 2021 14:57 | Son Güncellenme: 5 Şubat 2021 15:03

ANNE tarafından Çerkes’di. Çarlık Rusyası’nda ülkelerinden sürgün edilmişlerdi. Karadeniz üzerinden Anadolu’ya gelirken 2 amcası yolda tifüsten ölmüştü. Sürgünden sağ olarak Anadolu’ya ulaşan ailesi Harput’a yerleşmişti. Anadolu’nun etnik zenginliğine renk katmışlardı. Züleyha,her Çerkes kadın gibi ata binmeyi çok seviyordu. Çerkes ailelerinde kızlar çok özgürdü. Ailesine kucak açan Anadolu insanına ömrünü vakfeden Züleyha, Harput’taki ve civar köylerdeki kadınların sağlık sorunlarına karşılık beklemeden koşuyordu.

Harput’a yerleşmelerinin ardından, Züleyha iki erkek ağabeyinin sonrasında dünyaya geldi. Çerkes geleneğiyle yetiştirilen Züleyha, Anadolu kadının ezikliği, teslimiyetçiliğinin aksine dik başlı, vakur ve kendine güveni tamdı. 22 yaşında Harput’un köklü ve zengin ailelerinden birisine gelin giden Züleyha’nın özgürlükçü yaşamını eşi Zülküf ve kayınpederi Rıfat Ağa kısıtlamadı. Kayınpederi’nin iki eşi vardı. ‘Abla’ dediği üvey kaynanası Fatma Hanım Poyraz köyündendi. Anne diye hitap ettiği kaynanası ise Harput’un yerli ailelerinden Hafız Abdullah Bey’in kızı Halime hanımdı. Rıfat Ağa’nın Harput’un merkezindeki iki katlı 7 odalı konağından misafir eksik olmazdı. Civar köylerden Harput’a gelenlerin sığındığı, sofrasında karnını doyurduğu mekandı Rıfat Ağa’nın konağı. İki eşinden 7 oğlu ve 3 kızı olan Rıfat Ağa, Milli Mücadele’de yararlılık göstermişti. Cumhuriyetin kurulmasının ardından Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından madalya ile taltif edilen Rıfat Ağa, 64 yaşında öldü.

Harput’ta ve civar köylerdeki gebeler, hastalar Rıfat Ağa’nın evine uğramazlık yapmazlardı. Konağa gelemeyen hastalara ise at sırtında giderdi Züleyha. Dizleri ağrıyan yaşlıların sorunlarını güveçte bekletilmiş zeytinyağı içerisindeki alabalıkla tedavi ediyordu. Yine alabalık sararak, kırık, çıkıkları otarırdı. Züleyha bu yeteneğini annesi Nevres hanımdan almıştı. Züleyha, kadın hastalıklarından muzdarip olan ve utandıkları için doktora gidemeyen kadınları doğal bitkilerden hazırladığı ilaçlar ile tedavi eder, çocukların, gençlerin dişlerini kerpetenle çekerdi. Hizmetlerinden dolayı hiçbir ücret almayan Züleyha, hediye de kabul etmiyordu.

Evliliğinin ikinci yılında ilk çocuğuna hamile kaldı Züleyha. Gebeliğinin üçüncü ayında bir gün aşerdi. Canı mumbar istedi. Harput’ta koyun çoktu. Mevsim yazdı, ancak mumbar dolması daha çok kışın tüketilirdi. Kaynanasından ve ‘Abla’ diye hitap ettiği büyük hanımdan mumbar yapmalarını istemeye utanıyordu. Canı mumbar çekiyor, midesi bulanıyor, sık sık kusuyordu. Kaynanasından mumbar isteyemeyen Züleyha, mumbar yiyememenin üzüntüsüyle, Harput’un kavurucu ağustos öğlesinde konaktaki odasına uyumak için çekildi. Rüyasında mumbar görüyordu. ”Ahh… Şimdi mumbar dolması olsa da yesem. Bebeğimin canı mumbar istiyor.” düşüncesini aklından geçirdi. Mumbarı çok sevmezdi. Çok da boğazına düşkün birisi değildi Züleyha. Bu yaz günü nerden bulacaktı mumbarı. Şiddetli mumbar kokusu duyuyor ve tadını duyumsuyordu. “Keşke canım turşu, çilek, üzüm, taze dut, karpuz, kavun isteseydi. Bu yaz sıcağında kim pişirir, nereden bulayım mumbar dolmasını.” diye kendi kendine söylendi.

Konağın üst kat pencereleri yaz mevsiminde klima etkisi yapması için açık bırakılırdı. Gri bir kedi ağzında taşıdığı yiyeceği konağın pencere pervazına bıraktı. Züleyha, odasında uyurken kedi miyavlaması ile uyandı. Konakta kedi beslemiyorlardı. Yataktan başını kaldırıp kedi sesinin geldiği pencere pervazına baktığında gözüne inanamadı. Gözlerini elleriyle ovaladı. Kendine çimdik attı. Hayır uyumuyordu ve rüya da görmüyordu. Pervazda bir kedi miyavlıyordu. Kedi, mumbar dolmasının önünde durmuş, lisani hal ile “Ne bekliyorsun haydi gel al, afiyetle ye’ diyordu adeta. Kedi, pervazın üzerine bıraktığı mumbarın önünde Züleyha’ya bakıyordu. Züleyha, yattığı yerden yavaşça doğruldu. Kedi son bir kez miyavlayıp, getirdiği mumbarı pervazda bırakıp, bahçedeki ceviz ağacının dallarına sıçrayarak gözden kayboldu.

Züleyha,“Allahü Ekber” nidasıyla, mumbarın bulunduğu pervaza doğru yürüdü. Mumbar taze ve temizdi. ‘Mumbarı kimin getirdiği değil, kimin gönderdiği önemli diyerek’ tefekkür dünyasına daldı. “Bismillahirrahmanirahim” diyerek, iğrenmeden, huşu ve afiyetle mumbarı yedi. Kendini rahatlamış hissetti. ”Allah’ım sen büyüksün. Rezzaksın. Kalplerimizi biliyorsun. Böylesine lezzetli bir mumbarı hayatımda ilk kez yedim. Büyük Allah’ım, gönderdiğin rızık için sonsuz hamd ve şükürler olsun.” diyerek kendisine manevi ikramda bulunan Allah’a teşekkür etti.

Şaşkındı. Kime nasıl anlatacaktı bu olayı. Konağın mutfak olarak kullanılan alt katına indi. Kazanda kesme çorbası, yanında da Harput köfte pişiyordu. Kaynanası ocağın başında, büyükhanımla sohbet ediyordu.

“Ana, mumbar yaptınız mı?” diye sordu Züleyha. Gelinlerinin gebe olduğunu bilen kaynanası ve ‘Abla’ diye hitap ettiği büyükhanım,”Kızım yaz mevsiminde kimse mumbar pişirmez. Canın mumbar istediyse hizmetkara söyleyelim ağıldan bir koyun kesip sana mumbar yaptıralım. ” karşılığını verdiler. Züleyha, biraz önce yaşadığı olayı kaynanası ve büyükhanıma anlattı. Kaynanası,”Kızım bu gerçek olamaz. Bir kedinin getirdiği o pis mumbarı mı yedin. İnanamıyorum. Kedinin ağzını vurduğu mumbarı nasıl yersin, çıldırdın mı sen. Komşumuz Zühtü ağagilin kedi siyah, Sanem hanımgilin ise sarı. Bildiğim kadarıyla ne diğer komşularımızın ne de sokağımızda gri kedi yoktur.” karşılığını verdi. Büyükhanım ise kazandaki kesme çorbasını tahta kaşıkla karıştırırken, Züleyha’ya dönerek,”Bunu başka bir yerde sakın kimselere söyleme. Sana deli derler. Bu Allah’ın katından sana bir ikram. İnanılmaz bir olay. Kızım aşermişsin. Neden utandın. Bizler senin aileniz. Bunda utanılacak ne var.” dedi.

Züleyha, beyaz başörtüsünü eliyle düzelterek ”Ana, abla, vallahi de billahi de rüya görmedim. Canım mumbar çekiyordu. Utandığımdan size söylemiyordum. Nerde görülmüş ve duyulmuş aşeren gelinin kaynanasından bir şey istemesi. Bende bu nedenle sizden mumbar isteyemedim. “ diye konuştu. Züleyha, konağın bahçesindeki ceviz ağacına kaçan gri renkli kediyi kaynanası ile Büyükhanım’a göstermek istedi. Üç kadın, ahmediye güllerinin koku saçtığı bahçedeki ceviz ağacının yanına gitti. İri yapraklı ceviz ağacının dalları arasından bir kedi miyavlaması duyuldu. Ağacın kalın dallarından birisinden yere sıçrayan gri kedi, kadınların önlerinden hızla açık bulunan bahçe kapısına doğru koştu. Kedi, taş duvarla çevrili bahçe kapısının eşik kısmında birden durup, başını geri çevirip onlara baktıktan sonra gözden kayboldu.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.