Dolar 32,3281
Euro 35,0599
Altın 2.296,43
BİST 9.012,79
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Erzurum 13°C
Az Bulutlu
Erzurum
13°C
Az Bulutlu
Cum 13°C
Cts 16°C
Paz 16°C
Pts 17°C

ERZURUM’UN YAZILMAYAN TARİHİNDEN

ERZURUM’UN YAZILMAYAN TARİHİNDEN
10 Kasım 2017 08:34

ZİGANA GEÇİTLERİNDE VEFAT EDEN BİNLERCE ERZURUMLU’YU BİLİYOR MUSUNUZ?

SEFERBERLİK yılları 1914-1918 Erzurum’un en az bilinen yıllarıdır. Akademisyenlerimizin yapmış oldukları araştırmalar akademik dergilerde yayınlanmış, üniversite kütüphanelerinde kalmış, halkımıza yansımamıştır. Erzurum’un işgali ve kurtuluş sürecinde genelde yazılanlar ve anlatılanlar kurtuluş gününe ait hatıralar ve bilgiler olmuştur.

Erzurum’un saklı tarihi diyebileceğimiz bazı bilgiler vardır ki onlardan da yine son zamanlarda yayınlanan hatırat ve akademik çalışmalardan haberdar oluyoruz. Bunlardan en ilginçlerinden bir bilgiyi İsmail Eyüpoğlu “Kazım Yurdalan” isimli kitabında vermiştir ve gerçekten bu bilgi yakın tarihimiz açısından çok önemlidir. Bilgi, Erzurum’un Edirne’nin kurtarılmasında ki yeri ve Birinci Dünya Savaşı’na girmeden hemen önce yediği darbe ile nasıl sarsıldığını göstermesi bakımından da ilginçtir.

Balkan Savaşında Erzurumlular

Yüzbaşı Kâzım Efendi(Yurdalan) Balkan Savaşı’na katılmadığı halde bu savaşın Erzurum’daki yansımalarını sonradan kaleme alarak oldukça çarpıcı değerlendirmelerde bulunmuştur. Öncelikli olarak İstanbul’da ‘post kavgasından” doğan partilerin karşılıklı anlaşmazlıklarının, ülke çapında yarattığı iktidar zafiyetine dikkati çekmektedir. 1912’nin sonlarına doğru yaşanan bu gelişme siyaseten bir boşluk yarattığı gibi cephede de ordunun iyi yönetilmemesine sebep olmuştur. Siyasi ve askerî koordinasyonsuzluk, devletin büyük bir çıkmaza doğru sürüklemiştir. Bulgar ordularının İstanbul’a yaklaştığı Erzurum’da duyulunca hemen harekete geçildiğini anlatan Yurdalan;

“Tarihin her devrinde olduğu gibi yurda gelen ve gelmiş bulunan bütün mesâibi yüklenmek külfetini seve seve üzerine alan Erzurum ve muhitinin elli bin kişiye varan evlatları; Pasinlerin son noktasından kalkarak kendisi gönderilen vapurlara doldurularak kısa bir zamanda Çatalca ya ve Gelibolu ya çıkarıldı.” Demektedir.

Kâzım Yurdalan Balkanlarda yaşanılan ve sonuçlan oldukça kötü bozgunu önleyebilmek için Erzurum ve çevresinden elli bin kişiye yakın bir kuvvetin sınır bölgesinden cepheye nakledilmek üzere gönderildiğini; buna Erzurum ile aynı kaderi paylaşan Karadeniz sahilinden de katılım olduğunu anlatmaktadır. Doğu Trakya’ya çıkarılan Erzurum’dan gönderilen kuvvetler son anda cepheye yetişerek bozguna uğramış olan ordunun imdadına yetişmiş, büyük bir mücadeleden sonra Bulgar ordusunu durdurarak başkent İstanbul’u kurtarmıştır. Kâzım Yurdalan’ın yaptığı bu bilgilendirme Balkan Savaşı’nın kaderi üzerinde; Erzurumlu ve Karadenizli askerlerden oluşan bu kuvvetin hayati bir rol oynadığını göstermektedir.

23 Ocak 1913’te gerçekleşen Bab-ı âli Baskını ile İttihat ve Terakki iktidara gelince, Erzurum’dan gönderilen bu kuvvet bu dönemde de göreve devam etmiş, savaş sırasında İstanbul’un tehlikeye girmesi ile Padişah’ın ve kutsal emanetleri Anadolu’ya nakledilmesi gündeme geldiğinde de bunları korumakla görevlendirilmiştir. 1913’ün sonlarına kadar İstanbul’un iç ve dış güvenliğini Erzurum’dan gönderilen birlikler sağlamıştır.

Aynı yılın Aralık ayı içerisinde bilinmeyen bir gerekçe ile bu kuvvetin Erzurum’a geri gönderilmesine karar verilmiştir. Bu yıllarda mevsim şartlan geçen yıllara oranla oldukça sert geçmektedir. Kâzım Yurdalan’a göre askerin böyle bir mevsimde Erzurum’a doğru yola çıkarılması, onların mahvolması ile eş anlamlıdır. Bundan sonra yaşanılanları kendisi şöyle aktarmaktadır: “…Zalim bir kışın boranlı ve fırtınalı havası içinde yine aynı vapurlara alelusul doldurulan askerler Trabzon limanına çıkarıldı. Geri gönderilen bu kuvvet Trabzon ‘dan Erzurum ‘a yaya olarak on beş günde ancak gelebildi. Ne yazık ki, bu elli bin mevcuttan yirmi üç bini tifo ‘dan ve tifüs’ten mahvoldu. Bu şehitlerin unutulmaz hatıraları ve ölüm haberleri ailelerine yalnız tebliğ edilmekle iktifa edinildi”

Kâzım Yurdalan kış mevsimini bu matem günleriyle geçiren Erzurum halkının yaşanılanlara öfkesinin hiç dinmediğini, bu şartlarda baharı karşıladığını anlatarak şöyle demektedir; “Bundan sonra yaşanılan gelişmeler de Erzurumluların tepkisini iyiden iyiye artırdı. Kırılan gururu ve yıpranan onuru yeniden geri kazanmak için fırsat aranmaya başlandı. 1914’te İlkbaharın gelmesi ile Erzurum’a yurdun dört bir tarafından askerlerin, genç kumandanların toplanmaya başladığı görüldü. Halk bu andan itibaren bir şeylerin olacağını hissediyordu. Artık Rumeli’nin “intikamının” alınacağı günlerin yaklaşmış olduğu bilinci ile hareket etmeye başladı.”

Erzurum ve Karadeniz sahili ahalisi üzerinde yaşanılan mağlubiyetin yarattığı gerilim beraberinde büyük bir tepkiyi doğurmuş; bu durum bölgenin kaderi üzerinde belirleyici bir rol oynamış, millî birlik ve beraberlik duygularım güçlendirmesi açısından da olumlu bir etki yaratmıştır.

Erzurumlular 23 Temmuz 1914’e rastlayan Ramazan ayının on altıncı gecesi, Lala Paşa Camii’nde kılınan teravih namazından çıkarken davul zurna çalındığını duymuş, böylece yeni bir seferberlik ilânı ile karşı karşıya kaldıklarını öğrenmişlerdir. O andan itibaren Erzurum’un acı tarihinin sayfaları yazılmaya başlamıştır. Askerlik daireleri süratle çalışma içine girmiş, Erzurum’da Tekâlif-i Harbiye Komisyonları halktan Erzurum ekonomisini derinden sarsacak, sekiz milyon altın değerinde erzak ve eşya toplamış ne yazık ki toplananları korumak için mevcut ambarlar yeterli olmamıştır.

Erzurum halkı, ordusunun ihtiyacını karşılamak için her zamankinden daha fazlasını vermek için âdeta birbiri ile rekabet etmiştir. Ülkenin seferberlik günlerinin eşiğine geldiği tehlikeli zamanda “Erzurum’un nazarında ne mal, ne can mevzû-i bahisti. On beş milyon nüfusu, camı dört asırdan beri varımızı yoğumuzu vererek imar ve ihya ettiğimiz koca Rumeli’nin dört günde elden çıkması hicabını gidermekten başka mukaddes bir emel taşımıyordu. Diyen Kazım Yurdalan, Birinci Dünya savaşına Erzurumluların bu ruh ve duygularla hazırlandığını anlatmaktadır.

Gerçek ise seferberlik hazırlığını tam olarak yerine getirmeyen siyasi iktidarın, Balkanlarda yaşanan acının bir benzerini Anadolu’nun doğusunda da yaşatacak olmasıydı. Erzurum tarihin en acı günlerini Balkanlardan bir sene sonra yaşayacaktı.. 1914 Aralık ayında Sarıkamış önlerinde başlayan bozgun,1915 Ocağında mağlubiyete, 1916 Şubatında işgale dönüşecek, Ruslar Erzurum’a gireceklerdi.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.