Dolar 32,5002
Euro 34,5885
Altın 2.496,93
BİST 9.548,09
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Erzurum 22°C
Parçalı Bulutlu
Erzurum
22°C
Parçalı Bulutlu
Çar 19°C
Per 20°C
Cum 20°C
Cts 18°C

KİMSEYE LİNÇ ETTİRMEYİZ!

KİMSEYE LİNÇ ETTİRMEYİZ!
7 Şubat 2020 16:50 | Son Güncellenme: 8 Şubat 2020 16:03

BİRİ Erzurum Müze Müdürü, biri de Atatürk Üniversitesi Kâzım Karabekir Eğitim Fakültesi’nde öğretim üyesi…

Her ikisinin de, soyisimleriyle mütenasip insanlar olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Birisi üstlendiği görevin hakkını verme adına koşturan, koşuşturan bir Genç yönetici, diğeri de, yıllar içinde edindiği bilgi ve tecrübeyi, bilimsel olarak harmanlayan ve insanlığın yararına sunmaktan mutluluk duyan Mert bir akademisyen!

***

İsmi ve çalışmaları ülke sınırlarını çoktan aşmış, özellikle Ortaasya coğrafyasında çok bilinen ve tanınan sayılı Türkologlarımızdan Prof. Dr. Osman Mert’i birkaç gün öncesine kadar tanımıyordum.

İsmini duymuşluğum vardı, ama karşılaşmamız, merhabalaşmamız hiç olmamış, yolumuz nedense bir yerlerde kesişmemişti.

Zaten belki bir yıl kadar önce Erzurum Müze Müdürlüğü’ne atanan Hüsnü Genç ile de, bu göreve atandıktan sonra, tanışma fırsatı bulmuştum.

***

Müze Müdürü olarak göreve başladıktan hemen sonra, yaptığı araştırma çalışmalarıyla kamuoyunun dikkatini çeken Hüsnü Genç’in ne denli önemli işler yaptığına zaman içinde tanıklık ettim, Erzurum’un tarihine ve kimliğine neler kazandırdığına bire bir şahit oldum.

***

Çeşitli nedenlerden dolayı Erzurum’dan ayrılmayı ve Bursa Uludağ Üniversitesi’ne gitmeyi uygun bulan, çok önemli bir bilim insanı, aslen Karslı olan, ama “aşımı, eşimi, işimi burada buldum, ben aynı zamanda Erzurumlu’yum” diyecek kadar bu memlekete sevdalı Prof. Dr. Cengiz Alyılmaz ile kader birliği etmiş Prof. Dr. Osman Mert’i, geçtiğimiz gün birlikte yaptığımız Şenkaya yolculuğumuz sırasında daha yakından tanıma ve konuşma fırsatı buldum.

***

Malum, Erzurum’da kışı yaşıyoruz.

Öyle gün oluyor ki, insanın canı dışarı çıkmak, iki adım öteye gitmek bile istemiyor.

Ama biz, bir grup gazeteci, Müze Müdürü Hüsnü Genç’in başkanlığında bir heyetle değil iki adım öteye, neredeyse Allahuekber Dağları’na kadar gittik.

***

O gün (4 Şutat 2020) ekip olarak Şenkaya’ya gidiş-dönüş yolculuğumuzda dört mevsimi yaşadık. Hava kimi yerde kapalı, kimi yerde yağmurlu, bazen güneşli, ama çokça da kar yağışlıydı.

Ancak hiç kimsenin gözünün karı, buzu, engeli, tehlikeyi gördüğü yoktu.

Herkesin aklı, Şenkaya’nın Akşar Mahallesi’nin Ormanlı Köyü’nde yaşayan Aytaç Alver adındaki vatandaşın dağda bulduğu “taşbaba” heykelindeydi.

***

Aytaç Alver’in bulduğu heykelin varlığı ve fotoğrafları, tarihe, eski eserlere özel ilgi duyan Eğitimci, Araştırmacı Yazar Ömer Faruk Kızılkaya’ya ulaştırılmış, onun vasıtasıyla da hem Müze Müdürü Hüsnü Genç’in, hem de Prof. Dr. Osman Mert Hoca’nın bu önemli bulgudan haberi olmuştu.

***

Farklı zaman dilimleri içinde 2 bin 500 kadar taşbaba heykelinin bulunduğu, bilim insanları tarafından biliniyor.

Bu heykel de, o taşbabalardan birisiydi. Tek ayrıcalığı Erzurum’da bulunmuş olmasıydı.

***

Bu topraklar üzerinde Ermeniler’in hak iddia ettiğini, başta Erzurum olmak üzere Doğu Anadolu’ya göz diktiğini bilmeyenimiz yok.

Fotoğrafta görülen heykel, eğer düşünüldüğü gibiydi ise, dünya kamuoyunu etkileyecek her türlü hileye, desiseye, sahtekârlığa başvuran, uyduruk bilgi ve belgelerle soykırım yalanı uyduran, ama kendilerine ciddi anlamda destekçi bulan Ermeniler’in makyajını yerle bir etmeye, foyalarını ortaya çıkarmaya yetecekti.

***

Bunun için Osman Mert Hoca kolları sıvamış, konuyla ilgili tüm bilimsel yayınları taramış, yetmemiş başta Prof. Dr. Cengiz Alyılmaz Hoca olmak üzere, çeşitli bilim insanlarıyla görüşmüş, topladıklarını kendi bilgisiyle de harmanlayarak bir sonuca varmış:

“Evet, bu heykel, Kıpçak Türkleri’ne ait!”

***

Bittiii, bu kadar işte!

***

Türkiye’nin sayılı Türkologlarından birisi olan Prof. Dr. Osman Mert, Ormanlı Köyü’nde gördüğü, incelediği, enini, boyunu ölçtüğü heykelin gerçekten Kıpçak Türkleri’ne ait olduğuna iyide iyiye kanaat getirdikten sonra, kameraların karşısına geçti ve birilerinin çok zoruna gidecek o tarihi açıklamayı dünya kamuoyuna yaptı:

“Ormanlı Köyü’nde bulunan, 2500 yıl öncesine ait olduğunu tahmin ettiğim taşbaba heykeli, Kıpçak Türkleri’ne aittir!”

***

Vesselam!

***

Açıklama çok net ve anlaşılır türden!

Gelin görün ki, ülkenin “çok bilmiş çevreleri”nden itiraz sesleri yükselmekte gecikmedi!

Neymiş efendim, heykel Kıpçak Türkleri’ne değil de İskit ya da Kimmerler’e ait olabilirmiş, zaten 2500 yıl önce Kıpçak diye bir topluluk yokmuş, heykel Kıpçak Türkleri’nin heykellerine de benzemiyormuş, “her belinden yukarısı insan figürü işlenmiş taş Türkler’e ait olmayabilir”miş, falan, filan!

***

Yani “her belinden yukarısı insan figürü işlenmiş taş Türkler’e ait olmayabilir” saçmalığıyla demeye getiriyorlar ki, “bu heykel Türkler’e ait değil!”

Çünkü, Ermeniler’in göz diktiği, hayaller beslediği Erzurum gibi bir önemli şehrin dağlarında bulunan taşbaba heykelinin Kıpçaklar’a ait olduğunu kabullenmek, tüm çirkin ve sinsi planların altüst olması anlamına gelirdi ki, bu da asla kabul edilemezdi!

***

Kim karşı çıkıyor bu gerçeğe, dönüp bir de ona bakmak lazım!

Söyleyeyim isterseniz:

Kimlik arayışı içinde olanlar, “Türk” demeyi içine sindiremeyenler, uluslararası vakıflardan beslenenler ve onların işbirlikçileri!

***

Heykel, ayaklanan, itiraz üstüne itiraz yapan çevrelerin iddia ettiği gibi, Kıpçaklar’a ait değil de, diyelim ki, İskitler’e ait.

Ne fark eder, İskitler, ya da tarihe malolmuş adıyla Sakalar de Türk topluluğu değil mi?

***

Burada amaç güya yapılmış bir yanlışı düzeltme gayretkeşliği değil, “Türk” ismine duyulan alerji ve coğrafyanın bir “Türk yurdu” olduğu gerçeğinin iyiden iyi tescillenecek olmasına duyulan hınç ve öfkedir.

***

Adamların ellerinde her türlü iletişim aracı var. Kollar hayli uzun. İstedikleri yere ulaşıyor, istedikleri şekilde kamuoylarını yönlendirebiliyorlar.

***

Bu, çok şaşılacak şey değil.

Asıl üzerinde durulması gereken, Hüsnü Genç ve Osman Mert gibi iki önemli ismi hedeflerine alan ve linç etmek isteyenlere karşı Erzurum medyası ve kamuoyunun gösterdiği duyarsızlıktır.

***

Son söz olarak diyorum ki:

Kim ne derse desin, neyi zırvalarlarla zırvalasınlar; Osman Mert gibi alanında “en iyi” isimlerden birisi olan, çok sayıda taşbaba heykelini incelemiş, tecrübeli, bilgi ve deneyim sahibi hocanın tespitleri doğrudur.

***

Varsa itirazı olan, öyle uzaktan ahkâm kesip, uyduruk açıklamalarla zihinleri bulandırmakla olmaz!

Taşbaba heykeli Erzurum Müzesi’nde, eli havada, iftiracıların, haddi aşanların yüzüne tokadı indirmek için bekliyor.

Cesareti olan, buyursun.

YORUMLAR

  1. Melo dedi ki:

    Böyle iki değer Erzurum için büyük bir şans. Kıymetlerini bilinmeli.