ÇİFTE MİNARELİ MEDRESE’DE YAPILAN FAHİŞ HATALARI YAZDI AMA!!!

RESTORASYONU yaklaşık beş yıl süren Çifte Minareli Medrese’de, çalışmaların tamamlanmasıyla birlikte ortaya çıkan yanlışlar, çoğu insanın dikkatinden kaçmazken, Yazarımız Süreyya Çarbaş’ın “Tarihi Rezalet” başlığı altında kaleme aldığı yazısında “rezaletler zinciri”ni tek tek sıralaması, skandal işlerin boyutunu iyiden iyiye gözler önüne sermekle kalmadı, okuyan herkese “bu kadar da olamaz” dedirtti.

ERZURUM’UN EN DENEYİMLİ BİR KALEMİ

Erzurum’un deneyimli kalemlerinden olan, uzun yıllar Hürriyet Haber Ajansı ile Günaydın Gazeteleri’nde çalışan, bir süre de Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde görev yaptıktan sonra emekli olan Süreyya Çarbaş’ın, Çifte Minareli Medrese’de yapılan restorasyon yanlışlarını sıraladığı yazısı, sosyal medyada günün konusu oldu. Yaklaşık 5 yıl süren çalışmalardan sonra ortaya “ucube” bir görüntü çıktığını kaydeden Çarbaş, tespitlerini şöyle sıralamıştı:

“- Medrese içindeki talebe odalarının (hücre) bir kısmının duvarları kireç badana ile sıvanmış ve otantiği bozulmuş. (Yapılan yanlış sonradan fark edilmiş olacak ki, sol tarafta kalan odaların duvarları derzle doldurulmuş ve orijinal doku muhafaza edilmiş.)

Kolonlar arasındaki hatılların üzerine kuşların konmasını ve kirlenmeyi engellemek için çiviler çakılmış. (Kimya sanayisinin bu kadar geliştiği bir dönemde başka bir önlem alınamaz mıydı?)

Medrese içindeki türbenin üzerinde bulunan ve Ruslar tarafından götürüldüğü söylenen kapının söve ve duvarları onarılmamış. Buraya akla ziyan bir cam kapı ve bölme yapılmış. Üstüne bir de kilit asılmış.

Yağmur tahribatını önlemek için enteresan bir çözüm düşünülmüş. Duvarlara içeriden ve dışarıdan sık aralıklarla krom oluklar döşenmiş. Estetik özenden uzak olan bu uygulama medresenin ihtişamına gölge düşürmüş. (Yağmur suyunun tahliyesi için az sayıda oluk göze batmayacak şekilde monte edilebilirdi)

Medresenin arkasına dışarıdan bir güneşlik yapılmış. (Görüntü kirliliğinden başka neye yaradığı belli değil)

Girişe kırık dökük bir bilgi masası konulmuş. Türkçe ve İngilizce olarak hazırlanan bilgi masasında İlhanlı dönemine ait medrese, Selçuklu eseri olarak gösterilmiş.

Çevre düzeni yapılmamış.

Günümüz teknolojisinden uzak basit bir aydınlatma yöntemi tercih edilmiş.

Ayrıca rehberlik hizmetinin ıska geçildiği, genel güvenliğin gözardı edildiği medresede sadece minarelerin restorasyonu aslına uygun olarak gerçekleştirilmiş.”

DERE ISSIZ, TİLKİ BEY!

Yazısının son bölümünde duyarsız yöneticilere sitem de eden Çarbaş’ın, “dere ıssız tilki bey” özdeyişinden hareketle yaptığı “Erzurum tanımı”nın her şeyi özetlediği bir gerçek.

“Aklına esen istediğini yapıyor” iddiasında bulunan Süreyya Çarbaş, en önemli sitemini, yapılan yanlışlara ve hatalara ses çıkartmayan yöneticilere yapıyor.

“Nasıl olsa dur diyen, hesap soran yok.

Restorasyon ve kentsel dönüşüm adı altında şehrin ruhu yok ediliyor, hafızası siliniyor.

Kimin umurunda?

İlgililer ilgisiz,

Sivil toplum örgütleri hareketsiz,

Ahali sessiz,

Erzurum sahipsiz!” diyen Çarbaş, haksız mı?

NOT: Ecdadın kuşlar için yaptığı, estetik görünümlü yuvaları gösteren fotoğrafı, benzeri yanlışları sıralayan erzurumdanhaberler.com takipçisi Tevhit Yazıcı göndermiş bize ve fotoğrafın, Selim Yağmur’a ait olduğunu da vurgulama inceliği göstermiş. Memleket meseleleri üzerinde hassasiyet gösteren tüm takipçilerimize, Tevhit Yazıcı’nın şahsında teşekkür ediyoruz. erzhaber