UZUNDERELİ’LER, BU SÖZÜM SİZE!..

KEŞKE SİZ DE LAF KALABALIĞINI BIRAKIP, BİZİM KADAR UZUNDERE’YE, GÜZELLİKLERİNE VE DEĞERLERİNE SAHİP ÇIKABİLSENİZ!

“BEN” demeyi hiç sevmem, kendini övenleri de hazzetmem.

Ama bu defa farklı.

Bana, “ben” deme mecburiyeti hissettirenlere bir çift söz etmek için, özel olarak yazıyorum.

*

Uzundereli değilim, ama Uzundere’nin çoğu yerini Uzundereliler’den çok daha iyi bilir, bir o kadar da bu güzel ilçeyi ve munis insanını severim.

Uzundere’nin derdini kendine dert edinmiş birisi olarak, bu ilçenin güzellikleri ve değerlerini koruma, sorun ve sıkıntılarına çare bulunması adına mücadeleler vermiş bir gazeteciyim.

*

Aynı mücadeleyi her şeye, tüm hayal kırıklıklarıma, şaşkınlık ve üzüntülerime rağmen göstermeye devam ediyorum, gücümün yettiğince de edeceğim.

*

Erzurum Valiliği tarafından Tortum Şelalesi ve çevresinde yapılan düzenlemelere ilişkin çalışmaları, işimiz gereği kâh yakından, kâh uzaktan takip ediyoruz.

Ata Kardeşler’e ait özel bir mülkiyetin içinden geçen doğa harikası Tortum Şelalesi’nin suyunun kesildiği, kestirildiği yıllarda bir mücadele başlatan dönemin Belediye Başkanı Halis Özsoy’un yanında yer alarak ilçenin sorununu, sıkıntısını sahiplendiğimiz günlerden itibaren Uzundere ile aramızda oluşan duygusal bağ her geçen yıl biraz daha büyüdü, güçlendi ve sanki de sevdaya dönüştü.

*

O sevdanın sonucunda Uzundere’yi hiç yalnız bırakmadık, haklı her davasını destekledik, örneğin Tortum Çayı’na HES projesiyle gem vurmak isteyenlere bu düşünceden hareketle karşı çıktık. Son derece sıkı güvenlik önlemleri altında yapılan, ÇED raporunun değerlendirildiği bir toplantıda özel olarak boy gösterdik, sorunun defedilmesine yine haberlerimizle katkı sağladık, Uzundere insanının yanında yer aldığımızı en net ve anlaşılır haliyle ortaya koyduk.

Tortum Gölü’nün çevresini kuşatan ve ilçenin içinden de geçen, yaptığımız yığınla haber sonrası sökülen yüksek gerilim hatlarının yeniden döşenmek istenmesine karşı çıktık, “olmaz, yapamaz, gölü bir daha kirletemezsiniz” diye haykırdık, bu belayı da önleyen adımları yine biz attık. Bunu en iyi bilenlerden birisi önceki Belediye Başkanı sayın Halis Özsoy’dur.

*

İlçede, merkez caminin önündeki ağaçların yok edilmesine içerledik, Başkan Halis Özsoy ile dostluğumuzu kesme adına yanlışı dile getirdik, sitemimizi yaptık.

*

Yine o dönemin Belediye Başkanı Halis Bey’in, Ata Kardeşler’e duyduğu öfke nedeniyle başlattığı Tortum Şelalesi’ne giriş-çıkışları engelleyen hafriyat ve kazı çalışmalarına itiraz ettik, haberlerle yanlışı dile getirdik, sorunun çözümüne katkı sağladık.

İlçede fidancılık yapan Kadir Yaşar’ı, çalışmalarını ve verdiği amansız mücadeleyi her fırsatta öne çıkarttık. Yanında çalıştırdığı çoğu bayan genç ekibi ile ilçe ekonomisine yaptığı katkıyı anlatmaya, bir bilinç oluşturmaya çalıştık.

Aynı şekilde fidancılık yapan, sera çalışmaları ile büyük beğeni toplayan Uzundere’nin “toprak anaları” Fatma Canbaş ve Ayşe Okur’u da yine haberlerimizle destekledik, ürettikleri sarı karpuzu gündeme taşıdık, mutluluklarına ortak olduk, başarılarını alkışladık.

Hedefine turizmi oturtmuş bir ilçe olan Uzundere’nin vazgeçilmez değeri Öşvank Kilisesi’ni sürekli gündeme getirdik, sonunda restorasyon kapsamına alınmasına katkı sağladık.

Tortum Şelalesi’nin çok daha temiz ve düzenli olması adına eleştirel haberler yaptık, Recep ve Şaban Ata beyler ile yaptığımız söyleşileri yayınlayarak yerel yönetimleri sorun ve sıkıntılardan, özellikle de heyelan tehlikesinden haberdar etmeye çalıştık, bu konuda hayli mesafe alınmasında rol oynadık.

Gecesi ayrı, gündüzü ayrı güzelliklerle dolu Tortum Şelalesi ve Tortum Gölü’nün fotoğraflarını internet ortamında sık sık yayınlayarak, insanları bu güzelliklerden haberdar ettik, dünyada çok az yerleşim birinin verilen Cittaslow gibi önemli bir ünvana sahip oluşunu yaptığımız haberlerle kamuoyuna duyurduk.

*

Bunlar aklıma gelen Uzundere’nin çıkarlarını korumaya yönelik haberlerimiz. Biz bu işlerle uğraşıp, ciddi mücadeleler verirken, ağzından çıkanı kulağı işitmeyen insanlar neredeydi acaba?

*

Dahası da var.

Ancak sözüa fazla uzatmadan, Tortum Şelalesi’nde yapılan son düzenlemelere ilişkin olarak “Kaş yapalım derken, taş yaptık” başlığıyla yayınladığımız habere gelmek istiyorum.

*

“Beğenmek ve sevmek” göreceli kavramlardır.

Birinin beğendiğini bir başkası beğenmeyebilir, sevdiğini sevmeyebilir.

Ama burada, yani Tortum Şelalesi’nde geri dönüşü olmayan çok radikal bir adım atılmış, her ne pahasına olursa olsun mevcut haliyle korunması ve kollanması gereken doğa harikası bir yerin, doğallığı “düzenleme yapıyoruz” adı altında bozulmuş, dolayısıyla iş “beğenme ve beğenmeme” kavramlarının çok ötesine taşmıştır.

*

Yapılan çalışmalara, taş ve beton marifetiyle zemin oluşturulmasına, yolların düzeltilmesine, ışıklandırmaya “güzel olmamış” demiyoruz.

Binlerce yıllık doğal yapı tahrip olmuş. Çoğu insan gibi, bizim de itirazımız bunadır.

*

Dünyanın bir başka yerinde bu güzellikte bile olamayan sıradan yerler bile her ne pahasına olursa olsun korunurken, binlerce yılın ötesinden bize emanet olarak gelen Tortum Şelalesi’ne acımasız şekilde neşter atılması, içimizi acıtmıştır.

*

Yazdığımız habere yapılan ileri-geri, çoğu zaman haddi aşan, insanı “lanet olsun, ne haliniz varsa görün” deme noktasına taşıyan yorumları yazanların buram buram cehalet kokan ifadelerine karşılık biz Uzundere için yaptıklarımızı kısa bir özetle gözler önüne serelim istedik.

Öyle ki, sadece şelaleyi, gölü, doğal güzellikleri değil, Uzundere’ye özgü yapıların da kurtarılması adına kamuoyu oluşturmaya çalıştık.

Ne Tortum’da, ne Uzundere’de, ne Şelale’nin yakınında ve hatta uzağında bırakın herhangi bir gayrimenkulü, bir dikili ağacımız bile yok. Yani mücadelemiz asla kişisel çıkar ya da menfaat için değil, tamamen Erzurum içindir, Uzundere içindir, bize teslim edilen kutsal emanetler içindir.

*

Son söz olarak diyorum ki:

BİZ UZUNDERE İÇİN, TORTUM GÖLÜ VE ŞELALESİ İÇİN BUNLARI YAPTIK, PEKİ SİZ NE YAPTINIZ, ACABA HANGİ ÇÖPÜ YERDEN KALDIRIP DA KENARA KOYDUNUZ?

Söyleyin de bilelim bari!