Dolar 32,5188
Euro 34,7980
Altın 2.420,47
BİST 9.754,04
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Erzurum 22°C
Parçalı Bulutlu
Erzurum
22°C
Parçalı Bulutlu
Çar 24°C
Per 23°C
Cum 21°C
Cts 22°C

BİR OKUL, BİR KİTAP, BİR MAKALE, BİR RÖLYEF

BİR OKUL, BİR KİTAP, BİR MAKALE, BİR RÖLYEF
19 Şubat 2018 21:12 | Son Güncellenme: 19 Şubat 2018 21:13

TAŞ OKULU

FİKİR Hüsam Hoca’nın, (Hüsamettin Yerli.)

Yıllar önce öğretmenlik yaptığı Yapı Sanat Enstitüsünde Taş İşleme Bölümü olduğunu hatırlatan Hüsam Hoca, Erzurum Büyükşehir Belediyesinin bir Taş Okulu, ya da Taş Atölyesi kurarak, hem istihdam yaratması, hem de giderek kaybolan taş ustalığını yeni kuşaklara aktarması gerektiğini savundu. Hüsamettin Yerli, sözlerini şöyle sürdürdü:

“ Taş, asırlardır insanoğlu tarafından kullanılan bir yapı malzemesi. Erzurum Kalesi, Çifte Minareli Medrese, Yakutiye Medresesi, Üç Kümbetler, Taşhan, Aziziye ve Mecidiye Tabyaları ile cami, kilise ve daha birçok tarihi yapının dayanıklılığı ve güzelliği taştan kaynaklanmaktadır. Bu yapıların tamamı kesme taştan yapılmıştır. Süsleme ve kabartmaları görenleri büyülemektedir.

Ayrıca, son yıllarda doğal taş sektörü, özel işletmelerin pazara girmesiyle büyük bir ivme kazandı ve dünya ticaretinde önemli sektörlerden biri oldu. Türkiye’nin doğal taş rezervi 13.9 milyar ton ve bunun yaklaşık yüzde 25’i bölgemizde. Ayrıca, dünyada çok nadir bulunan Mavi Mermerin olduğu yerlerden biri de Narman ilçemiz.”

Bu veriler dikkate alındığında Hüsam Hoca’nın tezi yabana atılır gibi değil.

Bence, üzerinde önemle durulması gereken bir öneri.

Taş demişken sevgili arkadaşım Mücahit Küleri’nin sık sık okuduğu Taş şiirini hatırladım. İşte size o şiir:

TAŞ

Merhametsiz kalpleri sana benzettiler

Sana dilsiz, sana ruhsuz dediler.

Halbuki senindir değirmendeki beste,

Seninle biçim verir ruhuna heykeltıraş

Sana yanılır dert, sana vurulur baş

Milyonlarca yıl, milyonlarca insanın taptığı taş.

Sensin süsleyen mehtabı, surlarla sütunlarla

Çeşmeler, kemerler, kubbeler senden yapılır,

Senden yapılır Allah’a uzanan merdivenler

Namaz vakti Müslümanlara senden haykırılır.

Allah taş edermiş günahkar kullarını

Görmedim, ama inanırım

Bir gün gelecek gökten yağacaksın sanırım.

Taşlardır vefa, taşlardır ebediyet

Taştan başka ne bırakır tarihe medeniyet?

İnsanoğlu taş olup, baş yarar

Taşı üst üste kor yapar, bir yandan durmadan yıkar.

Ve bir gün uzatırlar boylu boyunca musalla taşına

Yine bir taş dikerler mezarının başucuna.

Taşlardır insanoğlundan baki

Üstünde bir tarih, bir Fatiha ve hüvelbaki.

DOĞU ESİNTİLERİ

Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fars Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nimet Yıldırım’ın editörlüğünü yaptığı ‘Doğu Esintileri’ isimli uluslararası hakemli derginin 8. sayısı çıktı.

Sosyal bilimler alanında araştırmacıların nitelikli çalışmalarını okuyucularıyla buluşturarak bu alandaki boşluğun doldurulmasına katkıda bulunmayı amaçlayan İranoloji, Fars Dili ve Edebiyatı Araştırmaları Dergisinin sunuş yazısında şu ifadelere yer verilmiş:

“ Doğu Esintileri, sosyal bilimlerin değişik alanlarında yapılacak çalışmaların yayınlandığı bir bilimsel etkinlik platformu olarak; öncelikle dil ve edebiyat, tarih, sanat ve kültür alanlarında özgün akademik makalelere, nitelikli çevirilere yer veren uluslararası hakemli bir dergi olarak her sayıda daha iyiye ve daha ileriye hedefiyle yoluna devam etmektedir.”

Fars Dili ve Edebiyatına ilgi duyanların yararlanabileceği derginin bu sayısında yerli ve yabancı bilim adamlarının çok sayıda makalesi yer almaktadır.

ŞENKAYA’DA AD KOYMA GELENEĞİ

Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi Emekli Öğretim Görevlisi Şenkaya Ören “Şenkaya’da Ad Koyma Geleneği” başlıklı bir makale yazdı.

Şenkaya Hoca’ya göre;

– Tüm adlar, içinde bulundukları kültürün özgün çizgileridir.

– İsimler, toplumun genel değer ve kabullerine aykırı olmadıktan sonra kelimelere takılmak ön yargıya mahkum olmaktır.

– Adlarımızı belirleyen değerlerdir. Esini ise doğadır, hasrettir, özlemdir, inançtır.

– Mutlaka her adın bir öyküsü vardır.

Şenkaya ilçesinde çocuklara verilen isimleri; ‘Cumhuriyet Öncesi Konulan Adlar’, ‘Aydınlanan Şenkaya ve Adlarda Türk Tarihine Yöneliş’, ‘Yurt, Millet, Ordu Sevgisini İfade Eden Adların Konulması’, ‘Hüzünlü Bekleyiş Sonrası Konulmuş Adlar’, ‘Kafiye Merakımız Hiç Biter mi?’, ‘Vakit ve Tabiat Varlıkları da Yer Alır Adlarımızda’, ‘Yaşar mı koysak, Songül mü?’, ‘Pervaneden Ad Olur mu?’ başlıkları altında tasnif eden Şenkaya Ören, Ağabeyi ünlü cerrah Prof. Dr. Durkaya Ören’in isminin hikayesini şöyle anlatmış:

“- Annem Rebiye Hanım sekizinci çocuğuna hamileymiş. Babam Mehmet Ağa, çarşıda arkadaşlarıyla sohbet ederken, karısının doğum haberini alınca büyük bir heyecanla evin yolunu tutmuş. Telaşla sokaktan geçerken, akrabamız olan bir nine babama seslenerek, ‘ Memmet oğul çocuklarınıza nazar değiyor. Bu bebek doğduğunda adını Durkaya koyun. Kayalar gibi dursun, ömürlü olsun.”

Kendi ismini de “Benim adım Durkaya, kardeşimin adı da Şenkaya olsun” diyen ağabeyinin koyduğunu belirten Şenkaya Ören’in makalesinde geçen ilginç isimlerden bazıları şunlar:

“-Yazgeldi, Evcil, Evdüzen, Şeker, Gülşeker, Limon, Akide, Kızılay, Yeşilay, Süvari, Orbay, Albay, Binbaşı, Alpölmez, Ejder,  Aygen, Bilge, Bilgen, Hürcan, Kurtuluş, Ülgen, Türkyılmaz, Türkalay, Türkseven, Yurdal, Yurdalan, Şenyurt, Şentürk, Alay, Topçu, Gürordu, Güralay, Koşar, Koptagel, Koparal, Bindal, Gürdal, Gürdağ, Esendal, Şenbark, Şendağ, Faray, Kiraz, Çilek, Fidan, Yaşagül, Gültam, Sonnur, Sonay, Mücevher, Cevher, Zinnet, Bingöl, Bingüzel, Bestegül, Ayrıgül, Nisangül, Sadegül, Sahigül, Seringül, Resmigül, Tazegül, Gülmine, Gülminnet, Gülsefa, Gülzaman, Gülamber, Gülsara, Sallı, Çeşminaz, Zeytin, Pervane.”

Doğrusu Şenkaya Hoca’nın yazdıkları bana ilginç geldi.

Erzurum’un en uzak ilçesi olan Şenkaya’yı, ilçenin kurucusu Hüseyin Köycü’yü, ilginç isim hikayelerini öğrenmek isteyenlere tavsiye ediyorum.

Makalenin tamamını Palandöken Belediyesinin yayınladığı ‘Beyaz Şehir Palandöken’ isimli dergiden okuyabilirsiniz.

ERZURUM RÖLYEFİ DÖKÜLÜYOR

Tarihi Müceldili Konağı ile Menderes Caddesini ayıran istinat duvarının üzerinde Erzurum’u sembolize eden figürlerin yer aldığı bir rölyef var.

Zannediyorum bir önceki Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Küçükler döneminde yapılmıştı.

Yerinde bir düşünce, konulduğu yer de isabetli.

Lakin malzemesi kalitesiz.

Belli ki alçıdan yapılmış.

Çünkü, rölyefin üzerindeki figürlerin büyük bölümü dökülmüş ve tanınmaz halde.

Bu çirkinliği bir gören olsa!

Erzurum Lisesinin duvarındaki ‘Kahraman Çocuklar Rölyefi’ örnek alınsa!

Bu rezalete bir son verilse!

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.