BU FOTOĞRAFA İYİ BAKIN!
DİYARBAKIR’dan sabah saatlerinde geldi üzücü haber.
Kim bilir Diyarbakır’dan, Şırnak’tan, Hakkari’den ve Güneydoğu’nun bilmem hangi ilinden, ilçesinden, köyünden, dağından, bayırından gelen kaçıncı üzücü haberdi bu!
Diyarbakır’ın merkez ilçelerinden Bağlar’da bomba yüklü bir araç, Çevik Kuvvet Binası yakınlarında patlatılmıştı.
Ulaşan haberler hiç de içaçıcı değildi, çok sayıda ölü ve yaralı olduğu bildiriliyordu.
Başbakan Binali Yıldırım, daha sonraları açıkladı bilançoyu.
2’si polis, 8 vatandaşımız şehit olmuştu.
100 kadar da yaralı olduğu söyleniyordu.
Patlamanın şiddetiyle çevre binaların camları, çerçeveleri tuzla buz olmuş.
Ve o korkunç ses, Diyarbakır’ın her köşesinde duyulmuş, her binasında yankılanmış, her masum yürekte iz bırakmış doğal olarak.
Kahreden, yürek burkan olaydan az sonraydı…
Bir fotoğraf düştü haber merkezlerinin ekranlarına!
Böylesini son zamanlarda hiç görmemiştik.
Çok etkileyiciydi fotoğraf.
Ürperdik açıkçası.
Ve…
Patlamadan hemen sonra kaçışan kadınların, yavrusunu kucağına bastırmış bir annenin o anki ruh halini sizler de göresiniz istedik.
Neyi anlatıyor bu fotoğraf sizlere?
Anlatabilir, yazabilir, çizebilir, tanımlayabilir misiniz?
Sanmam!
Sahi…
Türkiye’de neler oluyor, neler yaşanıyor?
Benim şahsen beynim zonkluyor.
Aklıselim nerede?
Ne oldu bize?
Bu nasıl bir canavarlıktır ki, parçalanmış cesetlerden, kandan, ölümden besleniyor, haz duyuyor, keyif alıyor yaratıklar!
Böylelerine insan denilebilir mi?
Binlerce, on binlerce mühimmat ve tonlarca ölüm bombası!
Şimdiye kadar nasıl tükenmez?
Patlat patlat bitmiyor, ardı, arkası kesilmiyor.
Nereden geliyor o bombalar, o silahlar…
Ve nasıl sokuluyor ülkeye?
Şaşkınız açıkçası.
Ruh halimiz iyi değil.
Her geçen gün de bozuluyor psikolojimiz.
Kafamız karmakarışık.
Giderek karamsarlığın ağları, tüm bedenimizi sarıyor gibi.
Bir çıkış yolu arıyoruz toplum olarak.
Bulabilir miyiz o çıkış yolunu?
Bulmalıyız!
Hem de ivedilikle.
Çocuklarımızın, torunlarımızın geleceği, ülkemizin selameti için bulmalıyız o yolu.
Ancak…
Aradığımız o yolu, lay lay lom havalarıyla…
Televizyonların karşısında; kimin elinin kimin cebinde olup-olmadığının pek de önemsenmediği saçma dizileri izlemekle…
Geceyarılarına kadar süren, kim oldukları, hangi damarlardan beslendikleri bilinmeyen kafa karıştırıcıların katıldığı açıkoturumlara, tartışma programlarına kulak vermekle, zaman ayırmakla bulmamızın imkanı da yok, ihtimali de.
Bir ikinci alternatifimiz ve ikinci bir şansımızın olmadığını, gidecek bir vatanımızın bulunmadığını bilerek, birlikte hareket etmek.
Doğru olanı bu!
Sakın “nasıl?” diye sormayın!
O sorunun cevabı, damarlarınızdaki asil kanda mevcuttur.