Dolar 32,5004
Euro 34,6901
Altın 2.496,45
BİST 9.693,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Erzurum 17°C
Az Bulutlu
Erzurum
17°C
Az Bulutlu
Paz 18°C
Pts 18°C
Sal 21°C
Çar 23°C

UFKÎ ŞEHİR ERZURUM YOK ARTIK..

UFKÎ ŞEHİR ERZURUM YOK ARTIK..
24 Eylül 2017 10:57

UFKÎ şehir ifadesi, usta mimar Turgut Cansever’in fikirlerinden.

Ben mimar değilim ama, kabuk değiştiren şehrim hakkında gözlemlerim var. Ufki şehir bir anlamda geleneksel şehir. Bahçeli, yatay ve araç trafiğinden kısmen arındırılmış, toprağa daha yakın, insanın doğasını esir almayan, demir ve çimento yığınlarına hapsedilmemiş bir şehir.

Uzmanlar şu soruyu soruyorlar; “Bugün yaşadığımız evler ve ileride yaşamak için bir yandan da ürettiğimiz konutlar, gerçekten de insanoğlunun maddi manevi tüm ihtiyaçlarını karşılıyor mu? İnsanın hikmet dairesi içinde yaşayabileceği, aklından kalbine sürekli bir inşa eylemini sürdürebileceği en güzel ev ve evlerle oluşan sokaklar, mahalleler, beldeler ve ilçeler nasıl inşa edilebilir?( Halil İbrahim Düzenli)

Eski Erzurum ile yeni inşa edilen ve edilmekte olan Erzurum’u bu açıdan değerlendirdiğimizde ortaya ne yazık ki acı bir tablo çıkıyor, Eski şehri tahrip edip yıktık. Yeni bir şehir kuramadık. Ortada olan sadece bina yığınları.

Ufkî Şehir en temelde bir-iki ya da üç katlı bahçeli, müstakil konutlardan oluşan bir şehir planı demektir. 1900-1950 yılları arasında Osmanlı bakiyesi Türkiye şehirlerinin kahir ekseriyeti ve Erzurum, giderek yok olan, bahçeli-müstakil evlerden oluşmaktaydı.

Mahalle; şehre ana karakteri veren temel birimdi. Az yoğun, orta yoğun ve yoğun yerleşim birimleri olarak bir araya gelen bahçeli veya bahçesiz evlerden ve mahalle merkezinden müteşekkildi.

Şehir; manevî değerler sistemine göre hayat buluyordu ve insanı öğütmeyen aksine insanı değerlerle mücehhez kılmaya çalışan dinamiklere sahipti. Evler, mahalleler insani değerleri israf etmeden meydana getirilecek ve içinde yaşanacak yerler olarak düşünülmüştü.. Şehri meydana getirecek bütün yapılar, israftan uzak bir yaklaşımın sonucu inşa ediliyordu. Şehir, içerisinde yaşayanlara ufuk açacak, yeni nesillerin yüce değer yapıları ile yetişmesini sağlayacak donanıma sahipti.

Aile büyükleriyle bir arada yaşayan insanlar otokontrol sisteminin tesiriyle daha disiplinli bir hayat tarzı yaşamaktaydı. Bu oto kontrol sistemine kimi zaman komşularda ailenin ferdi gibi dâhil olabiliyorlardı.

İlişkiler çıkar eksenli değil, insanı eksenliydi. Merhamet toplumu tesis edilmişti. Büyüklere hürmet, küçüklere merhamet ve şefkat esastı. Bu esastan Allah’ın insana emaneti kadınlar, komşular, yoksullar, garip ve gureba da nasipleniyordu. “Ev alma komşu al”, ”Komşuluk hakkı” gibi uyarı ve esasalar mahallenin kurulması, yaşatılması ve korunmasında esastı.

Mahallenin camisi, caminin haziresinde ki kabirler Allah korkusunu ölümün  insanın mukadderatı olduğunu, hesap gününe göre yaşanmasını insana hatırlatan, kul hakkının, insanın Allah’ın yeryüzünde ki halifesi olduğunu, dünya ve ahiret dengesini hatırlatan önemli unsurlardı.

Kişi evden işine yürüyerek ve çevresinin güzelliklerini tadarak giderken mahallesinin kabristanında veya türbesinde duasını okuyarak tefekkür içinde gidiyordu.

Şehrin sakinleri, otomobil, minibüs, servis gürültü ve kirlilikler ortasında saatlerini harcayarak ve para  ödeyerek huzursuz ve gergin bir halde iş yerine ulaşmıyordu.

Stres ve giderek bedeni hareketsizliğe iten, bedenlerini kullanmalarını engelleyen, en azından azaltan ve böylece bel fıtığı, boyun fıtığı, obezite gibi sağlıksız bir yaşam sürmelerine yol açan ulaşım ve beslenme şekli ufki şehirde yoktu veya yok denilecek kadar azdı.

Ufki şehir daha güvenli idi.

Sokaklarında Allah korkusunun gezdiği merhamet ve vicdan kontrollü mahalle ve tahta kapılı, basit zırzalı evler kamera kontrollü üç-beş  kilit ve şifre-kontrol sistemli çelik kapılı yapılardan daha güvenliydi. Çünkü insana güven vardı.  Mahalle ve sokak kozmopolit, kimsenin kimseyi tanımadığı insanlardan oluşmuyordu. Herkes birbirini tanırdı, bilirdi.

Bekçi amcaların kontrolündeki sokak ve mahallelerin yerini yöneticilerin, güvenlikçilerin, kapıcıların, temizlikçilerin eline teslim edilmiş siteler aldı.

Mahalle de eller semaya daha açık, gönüller Allah’a daha  yakın iken modern semtlerde ilkçağ (ilah-insan)  despotlarının piramit ve Zigguratlarını andıran yapılar aldı. Binalar yükseldikçe, dualar azaldı. Allah’a yakınlık kayboldu.

Mahalle ve evde kanaat, iktisat,helal lokma, haramdan faizden kaçınma, fakiri fukarayı gözetme esas ve prensipken, Modern  yapılarda borçlu insanlar Faiz ve kredi sisteminin kölesi oldu. Kredi ile yükselen modern yapılarda huzur kayboldu. Bereket kalmadı. Kapılarda dilenci ve satıcı giremez yazıldı..Sadakasız bir yapı.. Sadakatsız ilişkiler, huzursuzluk, hastalık, bunalım hat safhaya yükseldi..

Erzurum dengesiz ve ölçüsüz bir şekilde kabuk değiştirdi. Yatay mahalle ve ufki genişlemeden hızla kooperatif ve site sistemine geçti. Halk buna hazır mıydı? Değil miydi? bakılmadı. Şehir sosyologları yoktu. Bir anda ortalık ehliyetsiz, liyakatsiz insanların, kooperatif yöneticilerinin elinde kaldı.

Hırs öylesine insanları azdırdı ki, yaşlıları için dinlenme, kendi çocukları için oynama alanı ayırmadan caddelere sokaklara sıfır binalar inşa edildi. Site dendi, rezidans veya residans dendi renkli albenili binalara.

Binaların içi mahremiyete değil moderniteye göre düzenlendi.

Mahremiyet kalktı. Binaların balkonlarına çıkılamaz, pencere perdeleri açılamaz oldu.

Erzurum’un iklim şartları inşaatlarda göz ardı edildi. Rüzgar, kar, yağmurun Erzurum ikliminde ki yeri,  bina sistemlerine etkileri hesap edilmedi. Kış memleketinde yatay çatı sistemleri buzlanma  ve tehlikelerine neden oldu. Güneşin evlere yansıması dikkate yeteri kadar alınmadı. Şehrin sosyokültürel ve ekonomik özelliklerini göz ardı edildi.

Belediyelerin, mimarlar ve mühendisler odalarının, denetim mekanizmalarının kontrolü, hatır gönül işiyle sulandırıldı. Kat karşılığı, kooperatif ortaklığı ile hatalara göz yumuldu.

Temeller yeteri kadar kazılmadı, çimentodan, harçtan, demirden ve hatta katların yükseklikleriyle oynayarak tuğladan, briketten çalındı.

Belediyelerin çizdikleri yol ve sokak planları hiçe sayıldı yeni kurulan yerleşim yollarında eğri-büğrü yollar, gözden çıkarılan parklar, sosyal dinlenme ve kullanma alanları ranta kurban edildi. Park ve bahçelere yeteri yer ayrılamadı, garaj ve sığınak sistemleri kurulamadı. Ortaya köy-kentler çıktı.

Sonuç olarak Ufki şehrin kaybolması ile pek çok değerimiz de kayboldu..

Bu değerler üzerinde düşünmeye ve yazmaya devam edeceğiz.

Rezidanslar veya sitelerin inşa edilmesi ile birlikte şehrin batıdaki şehirler gibi kalınmış, yaşam şartları yükselmiş bir kimliğe kavuştuğu varsayılarak emlak üzerinde spekülasyonlar yapılmaya konut fiyatlarının Batıda ki büyük şehirlerin seviyesine çekilmeye başladı. Müteahhit firmalar daha fazla kazanma hırsıyla Erzurum’da ki konutları, ülke geneline göre daha yüksek fiyatlardan satışa çıkarmaya başladılar. Marmara Bölgesi’nde ki konutların, iş, alışveriş, eğitim ve sağlık merkezlerine yakınlığına göre değerlendirilmesi Erzurum’da da esas alındı.

Köy ve kasaba kültürü rezidanslara, sitelere taşındı.

Yaşam şartlarımız değişti ama biz değişemedik. Çünkü değişime hazır değildik.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.