DADAŞ, BAR OYNARKEN!
ORTAASYA’dan, Tuna’ya, sessizce akıp gider tarih gözümden.
Tek bildiğim, gönlümüzde başladığıdır bar aşkı…
Ruhumuzda bitecek. Erzurumlu için, “ Ölene dek” sürecek…
İnanın, davul- zurna sesini duymak yetiyor bize, başka şeye gerek yok.
İlahi bir aşk içinde oluruz. İbadet gibidir her bar…
Bar’a başlarken, bazen “ Paşa köşkü”, bazen de “Köroğlu” çalar.
Burnumun ucunda tüter, burcu burcu memleketim.
Duruşum da kendimi yayla kartalı hissederim…
Dizilişimde, Palandöken’e benzerim…
Tutarız ellerimizden, sıra dağlar gibi dimdik…
Gururla bakarız yükseklerden, Anadolu’ya yayla kartalı gibi…
Zurnacı bir ”Lavek” çalar ki, alır götürür beni benden…
Sonra; Tok bir ses gelir kulaklara “ Bar”…
Sonra başlar,”Yüzyılların ardından kopup gelen bir vakar”
Bar oynayan Dadaşların her biri, kendini “Atasının” yerine koyar.
“Lavek” yüksek perdeden son demine gelir…
Sonrası bir titreme, bir alev, ayakucundan, ta… Başa.
O an, Ben doğunun kahramanıyım. Savaşa hazırım derim.
“Başbar” başlayınca, kendimi bulurum er meydanında.
Azamet, gurur ve zafere koşan nefer gibiyim.
Bu havada korkaklar çekilir meydandan.
Bu havada koskoca bir milletin, güvendiği “Dadaş” var.
Yanar kalbim. Kanım alevlenir, ayaklarım yerden kesilir…
Erzurum’un kahraman, mert, asil geçmişi, şerit gibi geçer gözümden…
İçten coşarım. Ulvi duygulara kapılırım o an…
İtaatin, birlikteliğin, tutkunun, inceliğin, estetiğin en güzelini sunarım.
Yüzüm de tebessüm, başımız dik, duruşumuzdan mertlik eksik olmaz.
İzleyenlerin “Can” deyişine, içten “Teyyy” çekerim ince tebessümle.
Ayaklarım çelik yay, figürlerim ince, esnemelerim yumuşak…
Her bar, alır beni benden…
Davul sesi kalp atışlarımı, zurna ruhumu ayarlar.
Zurnanın peşrevinde, artık tarihe sığmayan, Erzurum olurum ben…
Bar da Âşık olurum, sevmeye…
Bar da Yol olurum, kavuşmaya…
Bar da, Geçit olurum, darda kalanları kurtarmaya…
Bar da, sel olurum, zalime, haine, kem gözle bakana…
Sonra dalarım Erzurum âlemine, hele “Sekme bar’ın da”
Başım dumanlanır, yüreğim taşar, “ Yayvan bar’ın da”.
Her Bar’ın bir hikâyesi var gardaş…
Estetiğin kültürle süslediği “Dadaş” elbisesiyle,
Millet ve memleket sevgisiyle çarpar yüreğim.
Biz Bar oynayan Dadaşlar; Ağır başlılığımızı, çalışkanlığımızı…
Uysallığımızı, yiğitliğimizi, gösteririz “Bar” da…
Bazı oyunda çelik, bazı oyunda ipek gibi yumuşak…
Yüzümüz “Atamız” gibi vakur…
Kendimizce heybetli, birer Dadaş oluruz.