KABİL’İN ÇOCUKLARI
İnsanlığın ilk cinayeti Hz. Adem’in çocukları arasında yaşandı.
Bilindiği gibi, Kabil, kardeşi Habil’i öldürdü.
Böylece O da, canlara kıyan bütün katiller de Allah’ın lânetine uğradılar.
İnsanın görevi yaşatmaktır.
Öldürmek, katillerin işi.
Bütün dinlerde insan öldürmenin cezası son derece ağırdır.
Kur’an’a göre, yakıtı taş ve insanlardan oluşan Cehennem’de ebedi yanacak olanlar, bir cana kıymış olan katillerdir.
Bu konuda ayet de indirilmiştir İslâm’ın muazzez Peygamberine.
“Bir cana kıyan, bütün insanlIğın canına kıymış demektir.”
İnsan, kendi canına bile kıyamaz. Can benim diyerek kendini öldüremez.
Yani insan, kendi canının katili de olamaz.
Bu da Yüce Yaratan’ın katında bağışlanmaz bir günahtır.
Her gün şehit cenazeleriyle canımız yanıyor. Ocaklar sönüyor, ana-babaların, eşlerin çocukların yürekleri kavruluyor.
Kabil’in çocukları iş başındadır.
Allah’ın lânetlediği bu pislikleri çukura gömmek askerimize ve polisimize düşmüştür.
O yüzden, kalleş pusularını askerimize ve polisimize yöneltmişlerdir.
Bunları kim semirtiyor?
Başta, üst akıl dedikleri, adını koymaktan çekindikleri ABD.
Sonra, onun Ortadoğu coğrafyasındaki uzantıları.
Bu kanın akmasına seyirci kalamayız.
Artık, ne olacaksa olsun, yeter ki artık kan akmasın.
Sıkıyönetimse sıkıyönetim, milli hükümetse milli hükümet.
Ülke bu noktaya gelmiştir, getirilmiştir.
Getirenleri şimdilik eleştiriden muaf tutuyoruz.
Zira, ülkenin birlik-beraberliğe ihtiyacı var.
Ancak, bu aymazlıkların hesapsız kalmayacağını, bir gün mutlaka hesap sorulacağını sorumluların bilmesi gerekir.
Hainlere istediklerini verenler, hendek kazılmasına seyirci kalanlar, “akil” diye ortalıkta dolaşanlar, kontenjandan milletvekili, bakan, yargıç, savcı, vali, bürokrat olanlar…
Hepsi, ama hepsi bir gün mutlaka hesap verecekler.
Hepsinden önce Kabil’in çocukları.
Onları Türk milletinin Meclis’inde istemiyoruz.
Belediyelerinde istemiyoruz.
Ya hizaya gelecekler, ya kahrolup gidecekler!
Ya Devlet başa, ya Devlet başa!