KAR ÜSTÜNDE CUMA NAMAZI
YORGUN savaş yılları.
Bir tabur asker Perşembe gecesi yatsı vaktinde Erzincan’a vardı.
Kan donduran bir soğuk, diz boyu kar.
Açlık, susuzluk, uykusuzluk, yorgunluk.
Asker perişan halde.
Bir samanlığa yerleşiyorlar.
Uyumak mümkün değil, hepsi ayakta sabahın olmasını bekleyecek.
Bu gün Cuma.
Yakındaki camiler, yakılmış, yıkılmış.
O yıkık camiin diz boyu karla kaplı arsasında Cuma namazı kılınacak.
Tabur komutanı komut veriyor:
“Asker, karı ayaklarınızla ezin, Cuma namazı eda edilecek.”
Yorgun bacakların ezdiği kar üstünde, tabur komutanının imamlığında namaza başlanıyor.
Komutan, tok sesiyle hutbesini irat ediyor.
Sonra, yanık sesiyle namaz surelerini okuyor.
Yanık-yıkık camiin enkazı üzerinde “Allah-u Ekber” sesleri yankılanıyor.
Asker vecd içinde.
Yorgunluklar unutuluyor, uykusuzluk, açlık akla bile gelmiyor.
Gazi Osman içinden şöyle bir düşünce geçiriyor:
“Acaba bu cemaat içerisinde yetişkin birileri var mıa?”
Yanındaki, koluyla dürtüp “ön saflarda en az on kişi!” diyor.
Gazi, baktığında yanındaki kişinin olmadığını fark ediyor.
(Gazi dedemin anama anlattıklarından)