HANİ imkân olsa da, ayırım yapılmaksızın hepimiz, şahsım dahil olmak üzere topluca yeterlilik testine tabi tutulsak!
Acaba “burnundan kıl aldırmayan” ve “küçük dağları ben yarattım” havasında olan kaç belediye başkanı, kaç yönetici, idareci, siyasetçi, gazeteci, haberci, sanatçı, müzisyen, hekim, hakim, avukat, esnaf, iş insanı, amir, memur, imam, müezzin, öğretmen, profesör, doçent, doktor, asistan, hacı, hoca, usta, çırak…
Bırakın tam puanı da, GEÇER NOT alabilir?
Siz sınıf öğretmeni olsanız, mevcut tabloya bakarak kaç öğrencinizi bir üst sınıfa geçirirsiniz?
Erzurum’un kasabadan dönme illerin bile gerisine düşmesinin, sollanıp geçilmesinin, nal toplamasının, dününü arar hale gelmesinin, liyakatsizliğin ve samimiyetsizliğin ötesinde başka nedeni var mıdır acaba?
Hepimizin görmemiz ve üzerinde düşünmemiz gerektiren; her haliyle Erzurum’un insana acı ve üzüntü veren bir şehir profili, ürküten ve korkutan bir yüzü var.
Bu şehirde çocuklarına kötü örnek olan yığınla ana-baba, memuruna kötü örnek olan yığınla amir, öğrencisine kötü örnek olan yığınla öğretmen, cemaatine kötü örnek olan yığınla imam, müşterisine “yolunacak kaz” gözüyle bakan yığınla esnaf, seçmenini boş sözlerle uyutma becerisi gösteren çok sayıda siyasetçi bulunuyor.
Hele akrepleri aratmayan akrabaları ve dost yüzlü düşmanları saymıyorum.
Şayet Erzurum’un düze ve düzlüğe çıkmasını istiyorsak; önce liyakatı esas kılmalı, mutlaka ama mutlaka yeterlilik testinden geçer not alabilmenin yollarını aramalı, öncelikle de güzel örnek sayısını çoğaltmaya, sevgiyi, şefkati, hakkaniyeti ve dürüstlüğü hayata tatbik etmeye çalışmalı, dolayısıyla sürüyü yeniden çevirmeli ve topal koyunları ne pahasına olursa olsun arkada bırakmalıyız.
Topal koyunlar önde olduğu müddetçe bizim hiçbir işimizin düz ve rast gitmesi asla mümkün değidir.
Zaten her şey ortada…
Fazla söze de gerek yok aslında!