TARIK AKAN ERZURUMLU’DUR DİYEBİLİRİM
AKCİĞER kanserine yenik düşen ve aramızdan ayrılarak, “Türk Sineması’nın unutulmazları” arasına giren Tarık Akan ile yakın dost olan Murat Hattatoğlu, ünlü sanatçının Erzurum ile ilintisini ve bilinmeyen yönlerini erzurumdanhaberler.com için yazdı.
“Tarık Akan’la tanışmamızın ortak noktası Erzurum oldu” diyen, belki de ülkenin “en büyük Tarık Akan hayranı” 37 yaşındaki Erzurumlu Murat Hattatoğlu, “hocam” diye tanımladığı Tarık Akan’ın, daha 3 aylık bir bebekken, babasının Dumlu’daki askeri birliklere tayininin çıkması üzerine Erzurum’a geldiğini ve 9 yaşına kadar burada yaşadığını hatırlattı. “Aslında o bir Erzurumlu’dur” diyen Murat Hattatoğlu, Tarık Akan’ın bilinmeyen yönlerini şöyle anlattı:
“- Çocukluğumda Dumlu’ya giderdik. Dumlu’da ‘Tarık AKAN Dumlu’lu’ diye söylenirdi.
Bu efsaneyle ve bu sevgiyle büyüdüm.
Hocamı zaman içerisinde araştırdım. Babasının albay olduğunu ve Erzurumda 9 yıl kaldıklarını öğrendim.
Tarık Akan, İstanbul’da doğmuş, daha 3 aylıkken, babasının Dumlu’ya tayinin çıkması üzerine Erzurum’a gelmiş.
O, Erzurum sevdalısı bir insandı.
Bu sevgisini, biz farkına varmasak da, aslında farklı yöntemlerle hissettirmiştir bizlere.
Mesela, şöhretinin zirvesindeyken ‘Memleketim’ filminde, Erzurumlu doktor Mehmet’i canlandırmış…
Filmin çekimleri de Erzurum’da gerçekleşmiş.
Yine 1993’te Yolcu filmi için, yine Erzurum’a gelmiş ve burada çekimler gerçekleşmiş.
Bunları sonradan öğrendim ve kendisine olan hayranlığım giderek arttı.
Türk Sineması’nın 100. Yılı Etkinlikleri kapsamında, hem bu 2 filmi ve hem de Erzurum günlerini anlatan bir fotoğraf sergisini, “Karda bir iz: TARIK AKAN” adı altında açmak istedim.
Bunun dışında, sosyal medyada onu daha iyi anlatmak için bir sayfa açmak istedim.
Kendisinden izin alarak, facebook.com/TarıkAkanOfficial sayfasını açtım.
Hem bu sayfa ve hem de sergi hakkında konuşmak için asistanıyla bir kaç kez görüştüm.
Sonuçta 2004 yılı aralık ayında, okulunda beni ağırladı.
Sanki senelerdir tanışıyor gibiydik.
Erzurum’u ve bölge insanını çok seven, yöremiz insanlarının sorunlarını beyazperdede anlatmış büyük bir sanatçı ile saatlerce sohbet ettik.
Asıl dostluğumuz orada, o gün başladı.
Erzurum’a geldim, sergiyi açtım, Hocamı da davet ettim, fakat gelemedi.
Telefonla aradı, çok mutlu olduğunu belirterek teşekkür etti.
Geçen yıl davet etti, yanına gittim.
Her gittiğimde kendisine Muammer Usta’nın kadayıf dolmalarından götürürdüm.
Çok severdi Erzurum’un kadayıf dolmasını.
Bakırköy’de beraber yemek yedik. O gününü bana ayırdı, Bakırköy’ü gezdirdi.
Facebook sayfasını da yönettiğim için, 2 yıl boyunca hemen her hafta telefonla ya da elektronik posta yoluyla görüşüyorduk.
Geçen hafta, son durumunu da bildiğim için, onu görmek istedim.
“Gel” dedi, gittim.
Hastane yerine, benimle buluşmayı tercih etti.
Buluştuk, konuştuk.
Böylesine yiğit, sözünün eri bir insandı o.
Hocama olan sevgimden, oğlumun adını da Tarık koymuştum.
9 yaşındaki oğlumu, adaşıyla buluşturmak istedim, Hocama da düşüncemi açtım.
Oğlumla da buluştular.
Hocam, gösterişi sevmeyen birisiydi. 45 yıllık sanat hayatında hep filmleriyle gündeme gelmek istemişti.
O nedenle hastalığı hiç konuşulsun istemedi.
Hastalığıyla mücadele ediyordu, akciğer kanserini yenmek üzereydi.
Fakat hastalık karaciğere de sıçradı maalesef ve bu nedenle kendisini kaybettik.
Tarık Akan; şöhretin zirvesindeyken, büyük paralar kazandığı bir zamanda, hayranlarını da kaybetme uğruna radikal adımlar atıyor ve sosyal içerikli filmlerde oynama kararı alıyor.
Tarık Akan’ın bu kararı ile birlikte ülkede sosyal içerikli filmler dönemi başlıyor.
Yeşilçam’ın krize girdiği, sanatçıların çoğunun sahnelere çıktığı yıllarda, gazinolardan büyük paralarla teklifler gelmesine, reklam filmlerinde oynaması istenmesine rağmen, bu tekliflerin hepsini elinin tersiyle itip, bir taksi almış ve o taksiyi işletmiş, bu şekilde geçimini sağlamış.
Yine dizi filmlerin revaçta olduğu zamanlarda, bu teklifleri de yine reddedip, bir özel okul açıp, buradan vatana millete hayırlı evlatlar yetiştirmeyi ilke edinmiş.
Şöhretin değiştiremediği, paranın hiçbir dönem satın alamadığı, sinema tarihimizde yurtiçi ve yurtdışında en prestijli festivallerden en çok ödül alan, bu sektördeki en değerli, en karakterli ve en büyük sanatçıydı o.
Kaybımız çok büyük…
Halkımızın başı sağolsun!