Dolar 32,5004
Euro 34,6901
Altın 2.496,45
BİST 9.693,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Erzurum 17°C
Az Bulutlu
Erzurum
17°C
Az Bulutlu
Paz 18°C
Pts 18°C
Sal 21°C
Çar 23°C

BU USTANIN DA YEDEĞİ YOK!

BU USTANIN DA YEDEĞİ YOK!
21 Temmuz 2021 11:03 | Son Güncellenme: 21 Temmuz 2021 11:15

ABA‘yı; “Eski yıllarda, yünün dövülerek üretilmesiyle elde edilen kalın kumaştan yapılan, daha çok dervişlerin giydiği, yakasız uzun hırka” diye tanımlar sözlükler.

Yakmak ise, herhangi bir şeyi; kağıdı, çırayı, odunu kibrit ile, çakmak ile tutuşturmak anlamına gelir…

Deyimlerimiz arasında “yakmak” fiiliyle ilintili “Roma’yı yakmak” ya da “abayı yakmak” diye bir söz de bulunur.

“Abayı yakmak” öyle kibritle, çakmakla tutuşturulan bir eylemden çok, gönülleri kavuran bir duygu halidir.

“Bizim oğlan komşu kızına abayı yakmış” sözü, bir aşkı, belki bir kara sevdayı akla getirirken, sıra “ahşabı yakmak” ifadesine geldiğinde, bu söz insanlarda nasıl bir çağrışım yapar, neler düşündürür, gözlerin önüne neleri getirir pek de bilinmez!

Ahşabın yakılması, İstanbul’da mesela bir tarihi konağın yok edilişini tanımlar.

Ama sıra Canip Cihangir Atölyesi’ne gelindiğinde; “yakma” bir sanat eserini, bir muhteşem tabloyu ortaya çıkartan eylem şekli olarak görülür.

ÖNEMLİ BİR KIYMET

Sadece Erzurum sanatı açısından bir değer, bir kıymet olan, yaptığı biri birinden özel ve güzel çalışmalarıyla “ben buradayım” diyen, ancak çoğu insanın varlığından bile habersiz olduğu Canip Usta’yı erzurumdanhaberler’in vitrine çıkartalım istedik.

Erzurum dahil, ülke genelinde sayıları çok az olan ahşap yakma ve dağlama sanatçılardan birisi olan Canip Cihangir’in atölyesine bayram öncesi konuk olduk, çalışmalarına tanıklık ettik, eserlerini “arafalık niyetine” görüntüledik.

Yaptığı tablolara internet ortamında rastladığımız, atölyesini ziyaretimiz sırasında bir muhabbet kuşu tarafından karşılandığımız Canip Cihangir’in çalışmalarını hayranlık dolu gözlerle seyrederken abayı bir güzele değil, mesleğine yakan bir ustayla karşı karşıya olduğumuzu daha iyi anladık.

BİR BÜYÜK SABIR NUMUNESİ

Abayı mesleğine ve sanatına yaktığı her haliyle belli olan, elleri bir nakkaş hassasiyetinde, bir mehteran ahengiyle iki ileri, bir geri gidip-gelen, taşı çatlatmasa da ahşabı şekle sokan bir büyük sabırla çalışan Canip Cihangir Usta’yı izlerken, “Acaba Erzurum’da böyle bir ikinci usta var mıdır?” diye düşünmekten alamadık kendimizi. 

TOSYA’DAN ÇIKAN USTA

Bir zamanlar “kenar” diye tanımlanan, kentsel dönüşüm çalışmalarından dolayı ortadan kaldırılan, yok edilen Tosya Mahallesi’nde doğan, ilk okuldan başlayan eğitimini yine hep “kenar” okullarda sürdüren, sonrasında Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden mezun olarak hayata atılan, 25 yıl süren kamu görevi sonrasında kendi atölyesini kuran ve “büyük bir değer” halini alan, birikimiyle “Roma’yı bile yakar” doluluğa ulaşan Canip Cihangir, bugün Palandöken Belediyesi’ne ait Recep Tayyip Erdoğan Kültür Merkezi’ndeki sanat merkezinde çalışmalarını sürdürüyor.

O BİR SANAT GÜNEŞİ

Bir yandan sanatını büyük bir ciddiyet ve hassasiyetle icra eden, diğer yandan açtığı halk eğitimi destekli kurslarla kadınlara resim, ahşap yakma tekniği, filografi alanlarında eğitim veren Canip Cihangir, bir sanat güneşi gibi parlamasına rağmen, sırtını ışığa dönenlere kıymetini anlatmakta ciddi zorluklar yaşıyor.

KADERLERİ ORTAK

Alanlarında “tek” olan ve ne yazık ki, yedekleri bulunmayan, yaptıkları çalışmalarla sanatsever insanların hayranlığını kazanan büyük ustalar Doğan Hattatoğlu ve Ümit Gergit ile “yalnızlık” kaderini ortaklaşa paylaşan Canip Cihangir acaba Erzurum’da değil de, mesela Gaziantep’de, mesela Konya’da, mesela Kahramanmaraş’ta yaşıyor olsaydı, yine böyle öksüz, yine böyle sahipsiz bırakılmış olmanın hüznünü yaşar, üzüntüsünü duyar mıydı?

Bu ve benzer soruları şehri yönetenlerin, belediye başkanlarının, STK yöneticilerinin sormayı düşünecekleri günlerin gelmesi dileği ile…

Mutlu bayramlar!

erzhaber

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.