ZİYARET YERLERİNE DOKUNMAYIN
BİRKAÇ yıl önce yaşanan ve tartışmaları da beraberinde getiren Hasani Basri Türbesi’nin yıkılmak istenmesine benzer bir olay, o türbe ile komşu Şeyh İsmail Sırrı Tokadi Türbesi’nin de başına geldi.
Recep Akdağ Caddesi’nin Palandöken Caddesi ile kesişme noktasının az ilerisinde, Tahta Cami kavşağında yer alan Şeyh İsmail Sırrı Tokadi Türbesi’nin hemen bitişiğinde geçtiğimiz yıl bir cami inşaatı başlatıldı.
H. Fevzi Halıcı adına yaptırılan, Kuzeydoğu’sunda yer alan Tahta Cami’ye en çok 150, Güney’inde yer alan Evliya Çelebi Cami’ne yine en fazla 300-350 metre mesafede bulunan, Veyisefendi Mahallesi’ne uzanan Bentdibi Caddesi’nin hemen üzerinde inşa edilen, Sırrı Tokadi Türbesi ile de komşu olan caminin önünde bulunan, her yıl bahar geldiğinde açtığı beyaz çiçekleriyle çevresine hoşluk katan ağaç, yok edildi.
Tarihçi Muzaffer Taşyürek’ın sosyal ağlarda paylaştığı bir yazıda ifade edildiği şekliyle “Evliyalar Şehri” olarak tanımlanan, her mahallesinde birden çok türbe ve mezarın bulunduğu Erzurum, bu özelliğini “kentsel dönüşüm” uygulamaları nedeniyle giderek kaybetmeye başladı.
Geçtiğimiz yıllarda dönemin Yakutiye İlçe Belediye Başkanı Ali Korkut’un konut uğruna kurban ettiği Hasani Basri Türbesi’nin yaşattığı toplumsal travmanın izi silinmeden, yeni bir türbe vakası da, hemen yolun karşı tarafında bulunan Şeyh İsmail Sırrı Tokadi Türbesi’nde yaşandı.
H. Fevzi Halıcı Cami’ni yaptıranların yerel yönetimlerden izin alıp-almadığı bilinmeyen bir uygulamayla türbeyi beton bir kutu içine hapsedip, çevresine ayrıcalık ve güzellik katan devasa büyüklükteki meyve ağacını, umumi bir tuvalet uğruna yok etmeleri, şaşkınlık ve üzüntüyle karşılanırken, sosyal ağlarda Muzaffer Taşyürek’in alıntı yaparak paylaşılan Erol Güngör’e ait değerlendirmeyi de akıllara getirdi:
“Erzurum Neden Türk şehridir?” diye sorarlarsa, “Evliyalar şehridir de ondan” dersiniz…
NEDEN “OYNAMAYIN BU ŞEHRİN ZİYARET YERLERİ VE KABİRLERIYLE” DEDİK YILLARDIR?
Ve siz niye ısrar ettiniz oralarda kimse yok, uydurma mezar diyerek yıkmaya…
İSMAİL SIRRI EFENDİ ZİYARETGÂHI
Bu ziyaret Yukarı Hasan Basri Mahallesi (Gavurboğan) çeşme sokakta, yol kenarı açıkta çevresi basitçe dört duvarla çevrili bakımsız bir durumdadır. Eskiden; tekke, tekkenin aş evi, fırını, hamamı, bahçesi bir arada idi hepsi yıkılmış. Bahçenin ufak bir köşesi çevrili kalmış bu köşede Kadiri külahlı tek bir mezar medfunu İsmail Sırrı Tokadi Efendidir.
Mezar Şahidesinde:
““Hüvel Hayyül Baki”
Ölünce şeyhim İsmail Sırrı azim dergâhı
Bi Avlillah gelup Ruhi Hüseyin oldu ona hemrah
Feda kıldı Hüdaya kepşi ruhun şehri şevvalde
Nazar kıl nice teslim oldu hem nam
Tariği Kadiri Şeyh Tokatlı zadeye rahmet
Zihi âlim, zihi kâmil, zihi arif, zihi agâh
Nice evladı… Manevisi kaldı penah
N’olur açalım? …
H.1310-M.1892
İsmail Sırrı Efendi; Erzurum’da “Zincirli Hafız, kayın biraderi” denmekle yâd olunan cezbe ehli arifi billâh bir zat olan Kadiri şeyhi Hüseyin Ruhi Efendinin halifesidir. Şeyhi, Erzurum’dan İstanbul’a giderek, Sultan Abdulmecit Hanın, Sultanahmed civarında verdiği tekkeye yerleşir. Giderken Erzurum’daki tekkesini canişini olan İsmail Sırrı Efendiye bırakır.(1)
Erzurum Medreseleri 17.-18.ve19.y.y larda ilim ve irfanda Osmanlının kaynak merkezlerinden biri olmuştur. Çevre vilayetlerden talebe akınına uğramış, yetişen icazet alan talebeler devlet içerisinde çeşitli mevkilerde yer almışlardır. İsmail Sırrı Efendi burada yetişmiş, sonra Narmanlı camii kürsü şeyhi olmuştur.
Anlatımlara göre; Bir gün vaazında Hüseyin Ruhi Efendi camiye girer, onu gören İsmail Efendi vaazını keserek kürsüden iner şeyh efendinin yanına varır, elini öper. Sonra cami medresesine geçerek uzun süre sohbet ederler. Şeyhin müntesibi olur. İstanbul’a giderken, Hüseyin Efendi halifesi İsmail efendi yi de yanında götürür, tekke ve zaviyeleri gezdirir. Talimat vererek Erzurum’daki tekkesinde yetkili kılar.
Müritlere ve çevre ahalisine Tevhit ve irşat işlerini İsmail Efendi yürütür.
Keramet ehli olduğu anlatılır. Müritlerinin bir anlatımında ” Bir subay dergâhı fazla rahatsız eder olmuş, Şeyh efendiye haber gönderir ki, onun dergâhını yıkıp yerine arpa ektireceğim demiş Bunu duyan şeyh efendi yanındaki şamdanı tutarak hiddetle sallamış bende onun gözlerini patlatacağım ifadesini kullanmış.
Bir süre sonra subayın elinden bir kişi tutmuş halde tekkeye girerler. Subayın gözleri görmez, sıkıntı içerisindedir. Şeyh efendiden medet diler. Şeyh elini görmeyen gözlere sürerek “Ya Abdulkadiri Geylani” diye nidada bulunur.
Görmeyen gözler, görmeye başlar. Şeyhin elleri öpülür, helallik alınır. Şeyh efendi; herkes kendi işiyle uğraşırsa makbulü o dur. Allah hepimizi iyi etsin” der misafiri yolcu eder…
Ruhu şad olsun.