SİLKİN EY ERZURUMLU, SİLKİN BE DADAŞIM!
SON zamanlarda “cazibe merkezleri ve yatırım yapılacak iller” projesi ile yatıp-kalkar olduk.
Ağzını açan siyasetçi, bakan, milletvekili projeden, projenin sağlayacağı imkanlardan filan bahsediyor.
***
Hatta bu konuda haftasonunda Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ ile Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın da katıldıkları bir toplantı bile yapıldı.
***
E güzel…
Umarım “dağ, fare doğurmaz!”
***
Bu sözü, “projeden bişey çıkmaz” anlamında söylemiyorum elbet.
Hükümet, ne kadar samimi olduğunu, 2017 bütçesine 11 katrilyon lira koyarak göstermiş durumda.
***
Aralarında Erzurum’un da bulunduğu 23 il için start verildi.
Yani yarış başladı!
***
Akla gelen ilk soru…
“Erzurum ne yapacak?”
***
“Efendim, Erzurum merkez oldu ya” denilebilir.
***
Kimse kusura bakmasın ama, Doğu Anadolu’nun “en büyük ili” dururken, kimsenin gidip de Bayburt’u, Gümüşhane’yi, Erzincan’ı merkez yapacak hali yoktu herhalde.
***
Erzurum, siz deseniz de, demeseniz de bölgenin merkezi kentidir.
***
Burada aslolan, Erzurum’un ballandıra ballandıra anlatılan bu projeden nasıl ve ne şekilde yararlanacağı konusudur.
***
Ne yapacağız biz?
Can alıcı soru budur işte.
***
Projeyi tanıtanlar, fabrikalardan, üretimden, istihdamdan filan bahsediyor.
Bu konuda çağrılar yapılıyor, pazarlama teknikleri kullanılıyor ve Batı’daki yatırımcılar, Doğu’ya davet ediliyor.
***
Güzel de…
Ya Doğu’nun kahrını çeken, inadına bu coğrafyada yaşama ısrarını sürdüren, yazın tozuna, kışın buzuna katlanan, soğuğa direnç gösteren, teröre, teröriste pabuç bırakmayan vefalı insanı, tüccarı, esnafı, işadamı, yatırımcısı!
***
Onlar ne olacak?
***
Batı’dan, iş yapamamış, üretememiş, kaliteli bir ürün ortaya koyamamış herhangi bir fabrika sahibi, fabrikasını söküp Doğu’ya getirecek, devletin sunduğu imkanlardan alabildiği ölçüde yararlanacaksa ki, öyle anlatılıyor…
***
O vakit bir haksızlık çıkmaz mı ortaya?
***
Para var mı, var!
Ürün alma garantisi?
Devlet, o garantiyi de veriyor.
Ne kalıyor geriye, teşebbüs etmekten, proje hazırlamaktan başka!
***
Nerede Erzurum Ticaret ve Sanayi Odası, nerede Esnaf Birlikleri ve nerede Ticaret Borsası?
***
Bunlar, “sivil örgüt” dendiğinde ilk akla gelen teşkilatlar.
***
Aslında o kadar çok STK’sı var ki, Erzurum’un.
Acaba hemen, bugünden tezi yok harekete geçilemez mi?
***
İlla dışarıdan mı beklemek lazım yardımı, yatırımı, yatırımcıyı!
***
Belli ki, ayakları yere basan proje yapanlar, desteği alacak.
***
Erzurum, 22 il ile birlikte, eşit şartlarda yarışa girmiş durumda.
Bizim gibi, bu illerde yaşayan herkes, böylesi bir imkandan yararlanabilmek için hazırlıklara başlayacak ve belki başladı bile.
***
Yarın, “kusura bakmayın para kalmadı” denilebilir.
***
Bunun için, eli çabuk tutmak, önceliği de yerli firmaları kalkındıracak, onların sıkıntılarını giderecek projelere vermek gerekiyor.
***
Tabi hamaset olmamalı, duygusal davranılmamalı, hele hele “proje tüccarları”na asla fırsat verilmemeli.
***
Çok iyi anladık ki, şimdiye kadar devletin tanıdığı her imkandan FETÖ’cüler azami ölçüde yararlanmış, çok masumane görüntü vermiş, samanaltından suyu ustalıkla(!) yürütmüşler.
***
Zehir, zıkkım olsun.
***
Dünün sosyo-ekonomik yönden “en iyi” illeri arasında bulunan Erzurum’un, şimdi niye yerlerde süründüğü çok daha iyi anlıyor insan.
***
İsyan noktasına geldik!
***
Yeter artık!
Din tüccarlığına da yeter, proje fahişeliğine de yeter, STK işgalciliğine de yeter, hamasete, malı kapıp götürmeye, vurguna, talana, yalana…
***
Yetmez mi?
***
Bu nasıl açgözlülüktür, bu nasıl doyumsuzluktur ve bu nasıl iştahtır?
***
Diyorum ki;
Ey Erzurumlu, ey Erzurum’un namuslu, dürüst, haysiyetli, harama tamah etmeyen, devlet malını gözü gibi koruyan vefalı, cefalı, sıkıntılı işadamı, esnafı, tüccarı…
Memleketine ne zaman sahip çıkacaksın?
Ne zaman silkinecek, ne zaman “durun, yeter” diyeceksin?
***
“Allah Allah” deyip, malı “yallah yallah” diye götürenler, yine götürme hazırlığındalar.
***
Bu kadar saf ve bu kadar duyarsız ve de “korkak” olmanın alemi yok!
***
Vakit artık, ayağı kalkma, vakit yürüme, vakit koşma vaktidir.
***
Öyle ise haydi…
Hainler gibi sokağa, yakmaya, yıkmaya değil…
Çalışmaya, üretmeye, kalkınmaya, refaha ve huzura.
Haydi, hep birlikte.
***
Bizim biri birimize çok ihtiyacımız var.
Görmüyor musunuz?