GAZETECİLİĞİN ZORLUKLARI VE SORUNLARI DİLE GELDİ
TÜRK Ocakları Erzurum Şubesi tarafından düzenlenen Ocakbaşı Sohbetleri’nin konuğu olan Gazeteci Öztürk Akkök, “Doğu Anadolu Gazeteciler Cemiyeti’nin (DAGC), yıllardan beri hizmet verdiği binadan çıkarılacağını öğrendim. Bu haber içimi burktu, yüreğimi acıttı” dedi.
Erzurum Barosu Toplantı Salonu’daki sohbetinde Erzurum Yerel Basını’nı ve içinde bulunduğu sorunları anlatan Öztürk Akkök, özellikle Doğu Anadolu Gazeteciler Cemiyeti’nin yersiz, yurtsuz bırakılmasından duyduğu üzüntüyü dile getirdi.
Cemiyetin kuruluş yıllarını hatırladığını, sonrasında da yönetim kadrolarında görev aldığını belirten Akkök, “Çatısı altında acı-tatlı yığınla olayı yaşadığımız, her köşesinde anılarımızın bulunduğu o cemiyetin yersiz, yurtsuz kaldığını öğrenmek, içimi burktu. Kişisel egolarını tatmin etmek amacıyla cemiyeti böylesine zavallı, böylesine biçare duruma düşürenleri şiddetle ve öfkeyle kınadığımı özellikle belirtmek istiyorum” diye konuştu.
ERZURUM BASINI’NIN DÜNÜNÜ İYİ HATIRLIYORUM
Seçkin bir dinleyici kitlesinin hazır bulunduğu sohbetinde, çeşitli dönemlerden kesitler sunan Akkök, şunları söyledi:
“- Meslekte 36 yılı geride bırakmış bir haberci olarak; hem ulusal ve hem de yerel medyada görev yaptım.
Dolayısıyla, Erzurum Basını’nın yakın geçmişini, değerini, sıkletini, yapısını, çalışanlarının ruh halini iyi bildiğimi söyleyebilirim.
Önce şunu çok net olarak ifade etmek gerekirse; sıradan bir şehirde yaşamıyoruz biz.
Yalnız, ‘Geçmişi çok eskilere, asırların ötesine dayanan kadim bir şehirde yaşıyoruz’ türünde, klişe sözlerle de tanımlamak istemiyorum memleketimi.
Bir sembol şehirdir Erzurum; Semerkand’dır, Buhara’dır, Horasan’dır, belki bugün ağlayan Badat, belki yıkılan Halep, belki Şam’dır.
Yani, özel’dir, güzel’dir, müthiş bir değerdir Erzurum!
İktisat ilminde ‘ikâme’ denilen bir kavram vardır.
Yerine benzerini koyma anlamında kullanılır bu söz.
Her şeyin yerine koyabileceğiniz bir alternatifini bulabilirsiniz dünyada, ama Erzurum’un yerine ikâme edeceği bir başka şehri yoktur ülkenin.
Sultan Abdulhamit Han’ın, ‘Lala, Erzurum’u iyi kollamak gerek. Erzurum düşerse ülke düşer’ sözü kesinlikle boşuna söylenmiş bir lakırdı değildir.
GAZETECİ İŞİNİ ÇOK DAHA İYİ YAPACAK
Demem o ki, bu şehirde yaşayan herkes, şehrin kıymetini, değerini, kimliğini, yapısını göz önünde bulunduracak ve işini iyi yapacak.
Kural bu!
Ama, hemen her ortamda, ‘kıymetli basın mensupları’ denilerek, farklı bir konuma oturtulan gazeteci, işini çok daha iyi yapacak.
Gelin görün ki, dikiz aynasından baktığımda, işini iyi yapan, mesleğinin hakkını veren yerel gazetecileri pek göremediğimi üzülerek belirtmek istiyorum.”
GAZETE DEĞİL, KESEKAĞIDI HAMMADDESİ ÜRETİLİYORDU
Erzurum yerel basınının bir zamanlar, Cumhuriyet Caddesi üzerindeki Belediye Binası’nın altına doldurulmuş, kurşun ve boya kokuları altında, gazeteden çok, “kesekağıdı” malzemesi üreten bir imalathane görünümünde olduğuna işaret eden Akkök, sözlerini şöyle sürdürdü:
“- Gazetenin malzemesi haberdir. Gazeteci ise, haberin kokusunu alan, olaylara eleştirel gözle bakarak hareket eden, bilgiyi toplayan ve topladığı bilgiyi harmanlayarak habere dönüştüren bir emekçi veya kitaptaki tanımıyla fikir işçisidir.
İşin içine girdiğimde, yani belediye binasının altındaki matbaacılar çarşısına indiğimde, yerel medyayı, sıradan bir kasaba basını kalitesinde bile bulamadım.
Cebinde sarı basın kartı bulunan sözde gazetecilerin hiç birinin yazdığı ne bir haber, attığı ne bir manşet ve ne de kaleme aldığı bir yazı, maalesef bulunmuyordu.”
CEMİYETLER GÖREVLERİNİ YAPMIYORLAR
Gazetelerin öncelikle resmi ilan yayınlamak amacıyla çıkarıldığını hatırlatan Akkök, “Gazeler belli sayıda basılıyor, kütüphane gibi, vilayet basın bürosu gibi, mecburi yerlere bırakılıyor, bir de Cumhuriyet Caddesi üzerinde bulunan panolara asılıyorlardı.
Dönemin Belediye Başkanı Ahmet Küçükler tarafından yerleri değiştirilen, daha sonra da kaldırılan o panolar, gazetelerin hiç olmazsa ilk sayfalarının okunmasına imkan sağlıyordu.
Keşke gazeteciler cemiyetleri, boş işlerle uğraşacaklarına, gazetelerin ve gazetecilerin sorunları ile ilgilenebilse, ne bileyim, mesela basın ahlak kurallarının yerli yerine oturması için gayret gösterse, mesleğin saygınlığına halel getirenleri dışlayabilse ve o panoların yeniden, nostalji yaşanması adına yerlerine konulmasını sağlasalar, herkesi mutlu ederler diye düşünüyorum.
Ancak gelin görün ki, yıllardan beri kullandığı binasından çıkartılan ve yersiz, yurtsuz bırakılan Doğu Anadolu Gazeteciler Cemiyeti’nin zavallılığı ve sesi, soluğu çıkmayan Erzurum Gazeteciler Cemiyeti’nin kahvehaneden farksız hali, bizim o beklentilerden ne kadar uzakta olduğumuzun çarpıcı bir göstergesi gibi geliyor insana” dedi.
GAZETE ÇIKARTMAK EMEK İSTER
Gazete çıkartmanın bilgi, beceri, donanım, eğitim, emek ve hepsinden önemlisi destek istediğine de işaret eden Akkök, “
Acaba içinizden birisi, son birkaç gün içinde bir gazete bayisine gidip de, ‘ben bir yerel gazete almak istiyorum’ demiş midir?
Unutmayın ki, her yerel gazete, aynı zamanda ticari bir işletmedir. O ticari işletmelerin ayakta kalabilmesi için de, satış ve reklam gelirlerinin olması gerekir.
Böylesi bir gelirden yoksun olan, çoğu zaman ihtiyaçlarını karşılamakta bile zorlanan gazetelerden kaliteli ve tarafsız yayıncılık yapmasını beklemek, ne derece doğru olur? “diye sordu.
Sohbetinin bir bölümünde başta Hürriyet olmak üzere Türkiye ve Zaman Gazeteleri’nin açtıkları matbaalara değinen ve bu matbaaların Trabzon’a kaydırılışının Erzurum’da göç dalgasını da başlattığını ifade eden Akkök’e, program sonunda Türk Ocakları Erzurum Şubesi başkan Vekili Uzm. Dr. Sadık Yalçın tarafından bir katılım belgesi takdim edildi. erzhaber
dagc/nin haline üzüldüm.Bu hale getiren utansın.