Dolar 32,5700
Euro 34,8716
Altın 2.435,57
BİST 9.645,02
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Erzurum 24°C
Az Bulutlu
Erzurum
24°C
Az Bulutlu
Per 23°C
Cum 20°C
Cts 21°C
Paz 21°C

TORKU MODELi Mi, KORKU MODELi Mi?

TORKU MODELi Mi, KORKU MODELi Mi?
27 Mart 2018 19:14

ŞEKER konulu önceki yazılarımda; Türkiye perspektifinde şekeri masaya yatırmış, stratejik bir ürün olan seker ve şeker fabrikalarına kâr-zarar açısından bakmanın son derecede sığ ve yanlış olacağının altını çizmiş; aslında günümüzde gıda politikalarının kâr-zarar hesabi ile yapılamayacağını, ülke güvenliği bazında ele alınması gerektiğini anlatmaya çalışmıştım.

Bu yazımda ise Erzurum ölçeğinde konuyu irdelemek istiyorum.

Erzurum’da malumunuz iki adet fabrika var; biri çimento, diğeri şeker fabrikası…

Şeker fabrikalarının satışı ilk konuşulduğunda, şehirde şu görüş özellikle işlendi.

*

Şeker fabrikası zarar ediyor!

Devlet fabrikayı özelleştirsin!

Şehrin işadamları talip olsun!

“Torku modeli” gibi bir model olsun!

*

Bu nakaratın neresinden tutsanız, elinizde kalıyor.

Başlayalım:

Öncelikle çimento fabrikasının özelleştirilmesini hatırlayalım;

Dostlar; Ekrem Ceyhun devlet bakanı, Mehmet Ağar Erzurum Valisi, Mehmet Ali Ünal belediye başkanı idi.

Her partiden belediye başkanları ve belediyeler ortak oldular.

Özel idare hisse aldı, ortak oldu. İktidar, muhalefet herkes tek vücut halinde işe sarıldı.

Elbette Lütfü Yücelik ve ekibinin de gayretleriyle Aşkale Çimento Erzurum’a kazandırıldı.

Ama altını özellikle çiziyorum devlet bu yapının her anlamda yanındaydı.

*

Şimdi de şeker fabrikası ile ilgili doneleri ortaya koyalım;

En başından başlıyorum:

Fabrikanın Erzurum’da kurulma nedeni istihdam yaratmak ve yöredeki hayvancılığa katkı sunmak…

Şeker fabrikaları bulundukları il ve ilçede bir kültür ve farkındalık yaratıyorlar.

Pancar eken çiftçiler, fabrikadan gübre, tohum ve zirai ilaç desteği alıyorlar.

Toprağın yapısı, ürün ve ürünün nasıl verimli hale getirileceği konusunda eğitim desteği alıyorlar.

*

Ayrıca şekeri ayni avans seklinde, küspenin yüzde 25 ini ise bedava veriyorlar. Bakım avansı, sulama söküm avansı, ton başına da nakdi avans veriyorlar… böylece çiftçinin eli rahatlıyor…

Verilen bedava küspe ile de hayvancılığı teşvik ediyorlar.

Besi konusunda, şeker şirketinin besicilik programı ile hem bilgi hem farkındalık yaratarak, besi de yaptırıyorlar.

Geçmişte 30 ar kişilik guruplar halinde yapılan besicilik programı o kadar başarılı olmuştu ki kombina bu programa talip oldu ancak şeker fabrikalarının basarisini maalesef yakalayamadı.

*

Konuştuğum çiftçiler kota konduktan ve alımlar kısıtlandıktan sonra, işlerin tersine döndüğünden bahsederek;

Şeker fabrikaları zarar etmedi, ettirildi.”

“Madem zarar ediyordu; Ağrı şeker fabrikası niye yapıldı?”

Kars şeker fabrikası niye yapıldı?”

Iğdır’dan ta 300 km’den pancar geliyordu.”

Muş Erciş niye yapıldı” diye sorarlar haklılar…

*

Geçiniz zarar meselesini, önceki yazımda bu zararın da şaibeli olduğundan bahsetmiştim.

Ülkenin dışa bağımlı olmadan kendi kendine yetebilmesi için, çocuklarımıza refah bir ülke bırakmak için; mevcut fabrikaları satarak, ülkenin tabiatına uygun mahsulleri ekmeyerek, politika üretmek; sadece hamasette “eyyyt” diyerek “yerli ve milli olmak” en hafifinden aymazlıktır ve ülkeye yarar getirmez. Bunu görüyor çiftçi…

*

Pancar kooperatifleri Doğu Anadolu’da çiftçileri örgütlü olarak bir araya getiren tek ve en büyük yapılanma…

Pancar kooperatiflerinin genel kurulları stadyumda binlerce kişinin bir araya geldiği devasa birliktelikler…

Şehrin bu büyüklükte iş veren, istihdam yaratan başka bir fabrikası yok!

Her yıl ortalama bir taşra şehri kadar göç veren şehrin, kaynaklarını bu şekilde hovardaca carcur edebilme lüksü var mı?

*

Şimdi gelelim “Torku modeline “

Erzurum’da bir söz vardır bilirsiniz; “duymuşlar ki Horasan`da halı dokunur, tersine mi-düzüne mi?”

“ TORKU modelini”  yapabilecek sanayici Erzurum’da olsa Erzurum daha ne ister?

Şehrin iş adamları sahip çıkmadı biz “Torku modeli” önermiştik diyecekler; siyasi iktidarın onay vermediği hiçbir oluşum bu fabrikaları alamaz.

Bu iş “oldu-bitti” ye getirmenin öteki adıdır dostlar;

Arazileri iştah açan şeker fabrikasının iradenin istemediği biri tarafından alınması mümkün değildir.

Alanların da Et Balık Kurumu veya SEK gibi yasal sureyi bekleyerek çeşitli şekillerde devri mümkündür.

Bize “TORKU modelini telkin edenlerin”; “korku modeline mecbur edebilme” ihtimalini şimdi anladınız mı?

*

Bu nakaratın neresinden tutsanız elinizde kalıyor.

 Fabrikalar satılmayacak; şehir halkı fabrikasına sahip çıkacak ve SAT-TIR-MA-YA-CAK!

YORUMLAR

  1. Haluk Hoş dedi ki:

    Çok kıymetli Canan Hanım, duygularımıza tercüman olmuş fikrimize yön vermişsiniz.Kaleminize yüreğinize sağlık.SAT TIR MA YA CAĞIZ.Sağlıcakla kalın