Dolar 32,5560
Euro 34,9318
Altın 2.443,60
BİST 9.716,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Erzurum 22°C
Az Bulutlu
Erzurum
22°C
Az Bulutlu
Cum 22°C
Cts 23°C
Paz 23°C
Pts 21°C

BİR YILDIRIM ÖYKÜ: HAMAM

BİR YILDIRIM ÖYKÜ: HAMAM
23 Ekim 2020 13:49

AĞRI‘nın Patnos ilçe merkezi ve kırsalında 10 günlük telefon yer altı ve yerüstü şebekesini tamamladıktan sonra akşamüzeri Erzurum’a dönmüştü. Şantiye ortamında sıcak banyo yapmak mümkün olmamıştı. Palandöken ilçesindeki evine gidip karnını doyurup, giysilerini değiştirdi.Halk otobüsüyle Yakutiye ilçe merkezindeki tarihi Boyahane hamamına gitti.

Hamamı çok seviyordu. Gençliğinden bu yana hamama sıkça giderdi. Evinde doğalgaz, dolayısıyla banyo yapmak için sıcak su vardı ama hamamın yeri ayrıydı. Hamamın karşısındaki Cennet çeşmesinin buz gibi suyundan eğilerek avucunun içiyle içti.”Elhamdülilllah” deyip elinin tersiyle bıyık ve dudaklarının kenarındaki suyu sildi. Eski çeşmelerin suyu başkaydı. Buz gibi sulardı bunlar. İçeni serinletir, şifaya kavuştururdu.

Lalapaşa caminin minaresinden yatsı ezanı işitiliyordu. Hamamın kapısından içeri girmesiyle yüzüne sıcak nemli hava çarptı. Hamam sahibi kasanı başında, yaşlı külhancı Neşet ile sohbet ediyordu. Selam verip dipteki boş kabine girip üstünü değiştirdi. Ekose peştemalını giyinip, tahta takunyalarını ayağına geçirip yıkanma kısmına girdi. İçeride bunaltıcı bir sıcaklık vardı. Sıcak buhar adeta insanın nefesini kesiyordu. Hamamın içi tenhaydı. Kendisinden başka kimse yok gibiydi. Göbek taşının üzerinde ve çevresinde kimsecikler yoktu. Kurnalardan birisinin yanına oturdu. Kurna içerisindeki boş suyu, hamamtası ile boşalttı.”Sabunu koydum leğene gör başıma ne gele” türküsünü keyifle mırıldanmaya başladı. Sabunlandı. Keselendi. Liflendi. Musluktan kurnaya dolan suyun çıkardığı akustik ses ile yıllar öncesine gitti.

15- 20 yıl önceydi ilk gençlik yıllarında arkadaşı Mensur’un düğününde rakıyı fazla kaçırmıştı. Kendine gelmek için düğünden sonra ilçe merkezindeki başka tarihi bir hamama gitmişti. Hamam bugünkü gibi tenhaydı. Yıkanma kabinlerinden birisine yardı sarhoş girmişti. Yıkanırken, at kişnemesi işitmişti.Hızlı soluma, tepinme gibi sesleri duyuyordu. Korkmuştu. Çocukken sıkça annesinden ve babannesinden işittiği, ‘Al karısı’ aklına gelmişti. İyi saatte olsunlara mı karışıyordu yoksa. Korkusundan yavaşça kurnanın başından kalkıp dışarı çıkma isterken karşısındaki kabinde kahverengi bir at görmüştü. Bayılmamıştı. Aklını kaçırmamıştı. Ama bayılmak ve aklını yitirmek üzereyken soyunma salonuna nasıl çıktığını şimdi bile hatırlamıyordu. Hamamcıya,”İçeride al karısı var ve at kılığında” demişti. Orta yaşın üzerinde zayıf, kırçıl saçları, pala bıyığı ve çiçek bozuğu suratıyla Hamamcı gülerek, “Ne al karısı. Al karısının en son uğrayacağı yer benim hamamım.Çok korkmuşa benziyorsun. Sana bir bardak su vereyim iç, açılır, rahatlarsın” demişti. Ne kadar soğukkanlı bir adamdı şu hamamcı, “Ağa, gördüğün al karısı, cin falan değil. Benim atım. Soğuk almış, aksırıp, tıksırıyordu. İyileşmesi, şifa bulması için atı hamama soktum. Kimseye zararı yok. Sen yıkanmana devam et .” karşılığını vermişti utanmadan.

Yıkandın sonra gusül abdestini aldı. Peştemalini değiştirip, havluya sarılıp soyunma kabinine girdi. Yaklaşık iki saatlik hamam keyfi ve yorgunluktan geldi. Kabinin kapısını arkadan kilitleyip, havluların içerisinde uykuya daldı. Uyandığında hamamın içerisi karanlıktı. Kimseler yoktu. ,”Kimse yok mu. Aloo, nersediniz yav.” Çıt yoktu. Karanlıkta takunyasını giyinip dış kapıya yöneldi. Kapı dışarıdan kilitlenmişti. Açılmıyordu. Yapılacak bir şey yoktu. Kabine geri döndü. “Aman boşver, oğlum zıbar yat.”

İçerisinde bulunduğu duruma içinden güldü. At olayından sonra karısına, arkadaşlarına anlatıp güleceği ikinci bir hamam hatırası da olmuştu. Daha önceki gün Patnos’un köylerinde şantiyedeydi. Kızgın güneşin altında köylerin telefon alt yapısını yenilerken, bir yandan da hamamın hayalini yaşıyordu. “Sağlık olsun.” Sözleri dudaklarından dökülürken derin bir uykuya daldı.

Dış kapının kilit sesiyle uyandı. İçeride külhancı Neşet sigarasını yakmış bir yandan de kendi kendine küfür ederek konuşuyordu. Cengiz, yattığı yerden doğruldu. Beyaz havlular içerisinde ayağında takunya ile külhancının karşısına dikildi. Karşısında iri yarı, beyazlar içerisindeki Cengiz’i gören külhancı, “Allah” deyip korkudan bayıldı. Kasanın önündeki soğuk su havuzundan bir avuç su alıp Neşet’in yüzüne serpip, uyandırmaya çalışan Cengiz, “Neşet ağabey, Neşet ağabey korkma,benim Cengiz. Gece beni hamamda unutup gitmişsiniz. Ben da içeride kaldım.”

Külhancı Neşet gözünü açtı. Kendisine doğru eğilmiş Cengiz’i görünce bu sefer yattığı yerden doğrulup hızla,”Bismillah, Bismillah,Bismillah.” Diyerek hızla dış kapıya doğru kaçtı.

Cengiz, gülme krizine tutulmuştu. Kabine girdi. Kıyafetini değiştirdi. Kısa kesilmiş saçlarını aynanın karşısında elleriyle düzelttikten sonra dışarı çıktı. Neşet, hamamın karşısındaki çay ocağının önünde oturmuş korkudan hamama giremiyordu. Neşet’in yanına gitti. Hamamın ücretini ödedi. Sabahın serinliğinde evine doğru yürümeye başladı.

                                         SON

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.