Dolar 32,5811
Euro 35,0501
Altın 2.456,24
BİST 9.814,70
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Erzurum 22°C
Az Bulutlu
Erzurum
22°C
Az Bulutlu
Cts 23°C
Paz 23°C
Pts 21°C
Sal 16°C

TRUVA ATI VE ERZURUM

Böylesine özellikli bu şehre Ramazan geldiğinde camilerde vaazlar verilmeye başlanır, dini sohbetler yapılır, hatimler okunur, akşam da teravih namazı kılınarak on bir ayın sultanı ihya edilmeye çalışılır.

TRUVA ATI VE ERZURUM
14 Şubat 2022 08:37 | Son Güncellenme: 16 Şubat 2022 16:16

YOLU Çanakkale’ye düşenler, Bozcaada taraflarında bulunan Truva Atı’nı mutlaka görmüş, görmeyenler de gerek Truva filmi ve gerekse anlatılan hikayelerle konu hakkında fikir sahibi olmuşlardır.

Truva, içeriden kuşatılmanın ve ihanetin sembolü olması açısından dünden bugüne hep ilgi çekmiş, hakkında araştırmalar yapılmış, romanlar yazılmış bir ilginç tarihi olaydır.

Tarihin tozlu sayfaları, böyle ihanet ve alçaklık kokan hikayelerle doludur.

*

Erzurum, ister kabul edin, ister etmeyin (kabul etmemeniz gerçeği değiştirmez) Muhammed Lütfi Efendi’nin (Alvarlı Efe) ifadesiyle Mevla’ya emanet bir kültür, medeniyet ve ezan şehridir.

Şehrin bu özelliklerini ve izlerini hemen her yerde, caddesinde, sokağında, buram buram tarih kokan mekanlarında, okunan beş vakit ezanın dördünde, bin bir hatimlerde, oruç mevsiminde, dini bayramlarda, cenaze törenlerinde, taziye geleneğinde, acıların paylaşımında görmek ve yaşamak mümkündür.

*

Yine mübarek bir Ramazan ayına doğru dolu dizgin gidiyoruz.

Size belki abartılı gelebilir ana, Ramazan tüm dünyaya değil de “özel olarak” sanki Erzurum’a geliyor!..

*

Elbet dünyanın dört bir yanında bulunan Müslümanlar, bu ayda oruçlarını tutar, tutmaya çalışırlar.

Ancak Ramazan’ın geldiği, dünyayı şereflendirdiği, Erzurum dışında bir başka yerde pek de belli olmaz!

Bu ayda Erzurum’da insanlar günlük yaşam biçimlerini Ramazan’a göre ayarlar, sahura kalkar, iftar saatinde sofra başında toplanır, birlikte oruçlarını açar, en sonrasında bayram ederler.

*

Hiçbir zorlamaya veya bir ortak karara gerek duymaksızın bu ayda Erzurum’da lokantalar, pastaneler işletme sahiplerinin inisiyatifi doğrultusunda genelde kapalı tutulur, kimse sokakta açık şekilde birşey yiyip içmez, dolayısıyla oruç tutanlara olan saygı bu şekliyle gözler önüne serilir.

*

İslam’ın kıblesi Mekke ile neredeyse aynı meridyen üzerinde bulunan Erzurum için kitaplar, “Erzurum ve Mekke’de aynı anda ezanlar okunur ve aynı anda namaza durulur” diye yazar.

*

Böylesine özellikli bu şehre Ramazan geldiğinde camilerde vaazlar verilmeye başlanır, dini sohbetler yapılır, hatimler okunur, akşam da teravih namazı kılınarak on bir ayın sultanı ihya edilmeye çalışılır.

*

Ramazan’a özgü bu yaşam biçimi kahır ekseriyete göre müthiş bir güzellik, kimilerine göre de gericilik ve yobazlıktır!

Bu nedenledir ki, Ramazan’da art niyetli kişilerin provokatif eylemlerine rastlamak çok da sürpriz olmaz. Sigara içtiği ya da sokak ortasında birşey yediği için saldırıya uğradığı iddia edilen insanların haberleri basına özellikle hemen her Ramazan servis edilir.

*

İşin bu noktasında insanın aklına ister istemez, “Erzurum’da Ramazan güzelliklerine şu ya da bu gerekçeyle gölge düşürmek isteyenler kimdir, kimlerdir?” diye bir soru gelip, takılır.

*

Truva olayından hareketle sorduğum sorulara bu açıdan bakarak cevap bulmak gerekir.

*

Son yıllarda özellik ve güzellikleri sistematik şekilde darbe alan, yaralanan Erzurum’da, bir başka yaygara da bin bir hatimlerin okunmaya başlandığı ayda kopartılır.

*

Neredeyse 500 yıldan beri süregelen bu muhteşem geleneği hafife almaya çalışanların, okunan binlerce hatmi şerifi küçümser edayla “Bu kadar hatim okunuyor ama…” deyip, ama’nın ardından saçma sapan değerlendirmeler sıralaması da yine insanın aklına ister istemez Truva olayını veya unuttuğumuz “İçimizdeki İrlandalılar” sözünü getiriyor.

*

Ramazan hem oruç ve bereket, aynı zamanda da Kur’an ayıdır.

Kur’an Allah kelamı, Müslümanların “mutlaka” inanması, okuması, okudukları ile amel etmesi gereken kutsalıdır.

Abdestsiz olarak ezbere okunmasında bir sakınca görülmeyen Kur’an-ı Kerim’in abdestsiz olarak ele alınmaması gerektiği din alimlerinin ortak görüşüdür.

*

Kur’an-ı Kerim’in okuyana, okuduğuyla amel edene şefaat edeceği çeşitli rivayetlerle aktarılmıştır.

Bu konuda, “Kim Kur’ân’ı okur, onu güzelce ezberler, helâlini helâl, haramını haram kabul eder ve bunlara uyarsa, Allâh bu sâyede o kimseyi cennetine koyar. Âilesinden hepsi cehennemi hak etmiş on kişiye şefaat etme hakkı verir…” (Tirmizî)

Ve yine Peygamberimiz’in (sav)’ın Mülk suresini işaretle “Kur’ân’da bir sûre vardır, otuz âyet… O sûre, mağfiret edilinceye kadar bir adama şefaat etti. O Tebâreke’llezî bi-yedihi’l-mülk suresi’dir” (Tirmizî) dediği hadis kitaplarında yazar.

*

Hal böyleyken, Allah kitabının, “kurs ve tecavüz” olaylarıyla ilintilendirilmesi, bu ilişkinin de yine Erzurum ekseninde piyasalara takdim edilmesi, hiç şüpheniz olmasın ki, Truva hikayesinin günümüze uyarlanmış versiyonudur.

*

Kur’an elbet şefaatçidir, ama aynı zamanda da şikayetçidir de.

O şikayetin, Yüce Kitap’ın Sahibi tarafından dikkate alınmasından ve hesabın “toptan” sorulmasından endişe duyuyor, açıkçası “Ya Allah bizden intikam alırsa” diye müthiş endişe duyuyorum.

*

Bu satırların yazarı olarak ben, “bu canhıraş, kan donduran, yüz kızartan ahlaksız, edepsiz, çirkin olaylar olmadı, olmaz” demiyorum.

Sadece böylesine çirkin ve edepsiz olayların Erzurum’da ardı ardına sahneye konmuş olmasının verdiği oyuna, karalamaya, küçük düşürme girişimlerine dikkat çekmeye çalışıyorum.

*

Bir kursta insanın kanını donduran, “bu kadar da olamaz” dedirten olayların, çirkinliklerin yaşanmış olması Erzurum adına bir utançtır ve belki bilinçli olarak şehrin sırtına sürülmek istenen bir kara lekedir.

*

Biz Erzurumlular, müslüman olduklarına asla inanmadığım bu sapkın insanlar kimse, onların hem ismen ve hem de cismen ivedilikle teşhir edilmelerini istiyoruz…

Sadece teşhir edilmeleri değil, soy ve soplarının, yani “cibilliyetlerinin” araştırılması da bir başka talebimizdir.

*

Şanını, şerefini, onur ve haysiyetini her şeyin üstünde tutmuş, Erzurum insanının bin bir emek ve titizlikle diktiği “gurur abidesi”, içimizdeki haysiyet cellatlarının savurduğu tekmelerle asla yıkılmamalı, buna hiç kimse de izin vermemeli.

Mevla’ya emanet bu şehir, böylesine ucuz şekilde de harcanamaz!

İsyanım da itirazım da bunadır.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.